Sayfalar

2 Ocak 2014 Perşembe

CEBRAİL AS’ın KALDIRACAĞI ON EMİR

قُلْ مَنْ كَانَ عَدُواًّ لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi. (bakara 97)
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;
“yüce Allah Cebrail as’ı en güzel surette yaratmıştır. Onun altıyüz kanadı vardır; bu kanatların arasında iki yeşil kanat vardır ki, tavus kuşunun kanatlarına benzer. Bu kanatlarını açtığı zaman yerle gök arasını doldurur.” (dürretül vaizin 2/660)
Peygamber efendimiz, Medine’ye teşrif ettikleri zaman fedek Yahudilerinden Abdullah bin suriya geldi. Sordu
Ey Muhammed! Senin uykun nasıldır? Ben sana ahir zaman peygamberinin uykusunu sormaktayım! Dedi. Peygamber efendimiz;
Gözlerim uyur kalbim uyanıktır. Buyurdular. Bunun üzerine o Yahudi:
Doğru söyledin! Bana çocuktan haber ver! Çocuk anneden mi olur babadan mı? Peygamber efendimiz;
Kemik, sinir sistemi ve damarlar erkekten; kan, et, tırnak ve saç kadındandır. Buyurdu. O;
Doğru söyledin! Bazen çocuk amcalarına benziyor, kendisinde dayılarından hiçbir benzerlik yok. Bazen de dayılarına benziyor, kendisinde amcalarına çeken hiçbir benzerlik yok, bunun sebebi nedir? Dedi. Efendimiz
 hz;
Karı ve kocadan kadınların suyu diğerinin suyundan fazla olursa çocuk ona çeker! Buyurdu. Yahudi;
Doğru söyledin ya Muhammed! Yakub as’ın nefsine haram kıldığı yiyecek neydi? Peygamber efendimiz;
Yakub as çok şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Allah’a nezirde (adak) bulundu. İyileşirse, en sevdiği etleri (-ki, bu deve etidir) ve en sevdiği içecekleri (-ki bu da deve sütüdür) yiyip içmeyeceğine Allah’a adakta bulundu. Buyurdu. Yahudi;
Doğru söyledin ya Muhammed! Cennette insanlara ilk ikram edilen konukluk nedir? Peygamber efendimiz;
Balık, buyurdu. Yahudi;
Doğru söyledin ya Muhammed! Dedi. Yahudi sonra konuşmasına devam etti:
Bir haslet kaldı, onu da söylersen sana iman edeceğim ve sana tabi olacağım! Sana hangi melek gelir? Sana Allah tarafından vahiy getiren meleğin adı nedir? Diye sordu. Efendimiz hazretleri;
Cebrail! Dedi. Yahudi;
İşte o düşmandır. Çünki Cebrail azap meleğidir. Katl (öldürmek), azap, gemilerin kırıp parçalanması ve şiddetleri haber vermek için gelir. Bizim elçimiz Mikâil’dir. Çünki o, rahmet meleğidir. Yağmur, müjdeli haber, bolluk ve bereket ile iner. Dedi. Peygamber efendimiz;
Onun size ne düşmanlığı vardır? Dedi; Yahudi;
Cebrail bize birçok defalar düşmanlık etti. Onun bize düşmanlığı çok şiddetlidir. Allah Teâlâ hazretleri peygamberimiz Musa as’a beyti Makdis’in yakında harap olacağını bildirdi. Bu harap olma işi de kendisine buhtun-nasr denilen bir adamın zamanında olacaktır. Buhtunnasr’ın çıkacağı ve beyt-i Makdis'i harap edeceği zaman bize bildirildi. Buhtunnasr’ın beyt-i Makdis’i harap edeceği zaman biz, onu arayıp bulması için israiloğullarının en kuvvetli pehlivan ve kahramanlarından bir adamı gönderdik. Adam gitti, gezdi, dolaştı. En sonunda onu gördü. Babil’de, miskin, gariban, çok fakir ve hiç kuvveti olmayan cılız bir insandı. Bizim adamımız onu tuttu. Tam öldüreceği sırada, Cebrail as bizim adamımızı ondan defetti. Onu öldürmesine engel oldu. Ve bizim adamımıza;
Eğer o sizi öldürmeye memur ise, sizin onu öldürmeye gücünüz yetmez. Yok eğer size bir zararı dokunmamış ise hangi hak ile sen bunu öldürüyorsun? Demiş. Bizim adamımız da onu tasdik ederek buhtunnasr’ı öldürmekten vazgeçmiş. Böylece buhtunnasr büyüdü. Bahtı açıldı, yardım gördü, kuvvetlendi, melik oldu, sonra bizimle savaştı. Beyt-i Makdis'i harap etti, bizleri öldürdü. Cebrail'in işi ve görevi peygamberliği bizim içimizden birine getirmekti; fakat o götürüp bizden başkalarına verdi. İşte bütün bu sebeplerden dolayı biz ( Yahudiler), Cebrail'e düşman olduk. Mikail’de Cebrail’e düşmandır. Dedi. Hazreti Ömer;
Eğer o iki melek dediğiniz gibi ise, asla ikisi birer düşman değiller. Siz yalan söylüyor ve doğruyu örtüyorsunuz. Siz gerçekten merkepten daha düşüncesiz ve kafir kişilersiniz. Hiç düşünmüyor musunuz? Bu iki melekten birine düşman olan diğerine düşman olmuştur. Bu iki meleğe düşman olan Allah’a düşman olmuştur. (ruhul beyan tefsiri 1/666-667)
Halbuki Cenab-ı Hakk Cebrail as ile alakalı olarak tekvir suresinde buyuruyor ki;
 مُطَاعٍ ثَمَّ اَم۪ينٍۜ  * ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ * اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ
“O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür. tekvir 19-21)
Evet, Cebrail as Cenab-ı Hakk katında kıymetli, melekler arasında sözü dinlenilen, itaat edilen bir melektir. Cenab-ı Hakk’ın emirlerini nehiylerini peygamberlerine iletmekle vazifeli vahiy meleğidir. Bu vazifesi peygamber efendimize son vahyi getirmesi ile nihayete ermiş, bitmiştir.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“Cebrail as’a sordum,
Benden sonra daha yeryüzüne inecek misin? Cebrail as:
On defa daha ineceğim ve on şeyi kaldıracağım. Dedi.
Hangi şeyleri kaldıracaksın ey kardeşim Cebrail?
1) Evvela bereketi kaldıracağım.
2) arkasından insanların kalplerinden merhameti kaldıracağım.
3) üçüncüsünde insanların kalplerinden sevgiyi kaldıracağım.
4) dördüncüsünde, hayayı kaldıracağım.
5) beşincisinde, hakimlerden ve büyüklerden adaleti kaldıracağım.
6) altıncısında, fukaradan sabrı kaldıracağım.
7) yedinci inişimde zenginlerden sehaveti (cömertlik) kaldıracağım.
8) sekizinci de, alimlerden ameli kaldıracağım.
9) dokuzuncu da, Kur’an’ı kaldıracağım.
10) onuncuda, imanı alıp gideceğim.” Buyurmuştur. ( abdullatif 247)
İşte Cenab-ı Hakk’ın vahiy ile vazifelendirdiği Cebrail as’ın yeryüzünde ki son vazifeleri bunlar olacaktır. Nitekim zamanımıza baktığımızda bu vazifelerin büyük bir kısmını gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bunların nihayetinde en son iman kaldırıldıktan sonra ise artık kıyametin vakti gelmiş olacaktır. Peki, kaldıracağını haber verdiği ve hatta pek çoğunu kaldırdığı, bu sebeple yeryüzünde neredeyse eseri kalmayan bu 10 şey nelerdir?
Evvela bereketi kaldıracağım.
Bereket sebebi ile; bir dirhem insanın dünya ve ahiret saadetine sebep olurken, bereket olmayınca, binlerce dirhem kişinin helakine sebep olacak kadar hayırsızdır.
Peygamber efendimiz;
“alıcı ile satıcı doğru söyleyip birbirlerine nasihat ettikleri zaman alış verişleri bereketlenir; malın kusurunu gizleyip yalan söyledikleri zaman alış verişlerinin bereketi kalkar.” Buyurmuştur.(ihyau ulumiddin 2/198)
Yine başka bir hadis-i şerifinde;
“bir arada yiyiniz, sizin için bereketli ve mübarek olur.” Buyurmuştur. (ihyau ulumiddin 2/14)
Şu içerisinde yaşadığımız devire bakacak olursak, pek çok kimse bir arada yemek şöyle dursun alış veriş yaparken dahi doğru davranmıyorlar. Bunun neticesinde de ne kadar çok kazanırsak kazanalım, eskiye nisbet yapıldığında bolluk içerisinde olmamıza rağmen yetiremiyoruz. İşte bereket, az olanı dünyamıza yetirmeye, bereketsizlik ise dünyalar kadar çok olan ile bir tek kişinin bile yetinememesine sebep olmaktadır.
2) arkasından insanların kalplerinden merhameti kaldıracağım.
Ebu Hüreyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“Allah, rahmeti yüz cüz kıldı. Doksan dokuzunu yanına alıkoydu, bir cüzünü yere indirdi. İşte o cüz ile mahlukat birbirine merhamet etmektedir. Öyle ki, at tırnağını isabet eder korkusuyla yavrusundan yükseltmektedir.” (abdullatif 246)
İşte sadece bir parça merhametinin tesiri ile yanlızca insanlar değil hayvanlar dahi birbirine merhamet etmektedir.
Fakat her nekadar yeryüzünden merhamet kaldırılmış, zulüm ve zorbalık artmış dahi olsa, Cenab-ı Hakk Erhamürrahimin isminin tecellisi ile kullarına çok merhametlidir. Mü’min olan kulun hiçbir suretle Rabbinin merhametinden ümidini kesmemesi lazımdır.
Hz Ömer buyuruyor ki; biz Rasulullah ile beraber bir yol kenarından geçerken Rasulullah, bir kadını çocuğunu kucağında emzirirken gördü. Bana dönüp sordu; “şu kadın çocuğunu ateşe atar mı?” “Atmaz!” dedim. Peygamber efendimiz; “işte Allah, kuluna bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha fazla merhametlidir.” Dedi. (abdullatif 246)
Evet, Mevlamız kullarına çok merhametlidir. Günahlar sebebi ile azap edeceğini bildirmiş ancak cennete ulaştıran daha fazla yol haber vermiştir. Bu sebeple her ne sıkıntı çekerse çeksin, hangi günaha düşerse düşsün, kul Rabbine yöneldiği vakit, bir annenin hangi hatayı yaparsa yapsın evladını af etmesinden, bağrına basmasından daha büyük daha fazla bir merhamet bulacaktır.
Şerhi buhari’de buyruluyor ki; Allah “erhamürrahimin”dir. Kullarına merhameti sonsuzdur. Asi kullarına azap etmesi, onları günahlardan temizlemek içindir. Babanın veya ananın çocuğunu dövmesi ise terbiye ve ıslah içindir.” (abdullatif 246-247)
3) üçüncüsünde insanların kalplerinden sevgiyi kaldıracağım.
Numan bin Beşir peygamber efendimizden şu hadisi şerifi naklediyor;
“mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve esirgemekte bir ceset (bir vücud) gibidir ki, o ceset uzuvlarından bir tanesi şikâyette bulunsa (rahatsızlansa) uykusuzluk ve hareket hususunda vücudun hepsi birbirini davet eder.” (abdullatif 246)
Hz Enes ra şu hadisi şerifi rivayet etmiştir;
“kendisinde şu 3 haslet bulunan kimse, imanın tadını duyar; bir kimseye Allah ile Rasulullah başkalarından daha sevgili olursa, sevdiği kimseyi yalnız Allah için severse, Allah onu küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi sevmezse.” (abdullatif 314)
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“kim bir kimseyi kendisinden zahir olan bir adaletten dolayı Allah yolunda (Allah için) sever de, hâlbuki o Allah yanında cehennemlik olursa, Allah o seven kulu sevgisine göre ecirlendirir. Nitekim yine bir kimseyi kendisinden zahir olan bir zulüm (kötülükten) dolayı Allah için sevmez (buğz eder) de halbuki o, Allah yanında cennetlik olursa, Allah onu o buğzuna göre ecirlendirir.” (abdullatif 314-315)
4) dördüncüsünde, hayayı kaldıracağım.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;
“ her din için üstün tutulan bir huy vardır. İslam’ın huyu da (hayâ) utanma hissidir.”
Semavi dinlerin hepsinde hayâ emredilmiş bulunmaktadır. Fakat dinler güzel huylar arasından bazısına diğerlerinden daha büyük kıymet ve ehemmiyet vermiştir. İslam dini de güzel huylar arasından “hayâ” ya daha büyük bir kıymet vermiş ve onu imandan saymıştır.
Hadis-i şerifte
“hayâ imandandır” buyurulmaktadır. Bu hadis-i şerif: menşei (kaynağı) iman olan utanma hissi azaldığı zaman imanın zayıfladığına, arttığı zaman nurun kuvvetlendiğine delalet eder. Lambanın deposundaki gaz azaldığı zaman ışığın zayıflaması, çoğaldığı vakit ziyasının artması gibi… (kırk mevzuda kırk hadis 285)
5) beşincisinde, hâkimlerden ve büyüklerden adaleti kaldıracağım.
Buradaki adalet ile maksat yanlızca mahkeme hususunda olan adalet değildir.
İmam-ı Kuşeyri şöyle anlatıyor;
Yüce Allah kuluna şu üç türlü adaleti emretti;
Kul ile Allah arasında adalet,
Kulun kendi nefsine karşı adaleti,
Kulun diğer yaratılmışlara karşı adaleti.
Kul ile Rabbinin arasındaki adalet şöyle olacaktır;
Yüce Allah’ın hakkını kendi nefsani hazlarına tercih etmek,
Yüce Allah’ın rızasını kendi nefsani isteklerine tercih etmek,
Tüm yasakları bırakıp, ilahi emirlere tutunmak,
Kulun kendi nefsine karşı adaleti ise şöyle olacaktır;
* her ne şeyde, kendi nefsini tehlikeye düşürecek maddi ve manevi ölümüne sebep olacak ne varsa, ondan kendi nefsini korumak…
Kulun diğer yaratılmışlara karşı adaleti şöyle olacaktır;
Onlara çokça nasihat etmek, hiçbir şekilde onlara karşı hain davranmamak, amma az amma çok…
Hemen her şekilde onlara karşı insaflı davranmak, hiç kimseye kötülük etmemek; ne sözde ne fiilde ne de niyette… (dürretül vaizin 1/506)
İşte kul, sadece kendi hükmünün, sözünün geçtiği her şeye karşı adaletli davranmakla memurdur.
6) altıncısında, fukaradan sabrı kaldıracağım.
Çünkü fakirlik, kulun nefsine ağır gelen bir haldir. Bu nedenle sabrı çok kıymetlidir. Fakirliğe sabreden kimse, geçici olan dünya hayatını, baki olan ahiret hayatına tercih etmediğini ifade etmiş olur.
Haz Enes şöyle anlatıyor;
Ashabın fakirleri, Rasulullah efendimize bir elçi yolladılar.
 O elçi geldi, şöyle dedi;
- sana merhaba! Seni gönderene merhaba! Sen, Allah’ın sevdiği bir topluluktan geliyorsun. Ya Rasulullah! Fakirler şöyle diyorlar: zenginler tüm hayırları alıp gittiler. Onlar hacca giderler bizim hacca gitmeye gücümüz yetmez. Hasta olanlara da ellerinde ki malın fazlasından yardımda bulunuyorlar. Onlar köle azad ederler bizim köle azad etmeye gücümüz yetmez…
Bunun üzerine Rasulullah efendimiz şöyle buyurdu;
- o fakirlere benden selam söyle! Şu haberi de onlara ulaştır;
Sizden her kim, sevabını Allah’tan bekleyip sabreder ise…onun için üç özellik vardır ki, bunları zenginlerde bulmak mümkün değildir. Onlar sırası ile şöyledir;
cennette kırmızı yakuttan bir teras kat vardır ki; dünya ehli gökteki yıldızlara nasıl bakarsa, cennet ehli de oraya öyle bakar. Buraya çıkacak olanlar ancak şunlardır: peygamberler, veliler, şehitler, fakir mü’minler…
fakirler zenginlerden yarım gün önce cennete gireceklerdir. Bu miktar dünya hesabına göre beşyüz senelik süredir.orada istedikleri gibi yaşar giderler. Davud as ‘ın oğlu Süleyman as diğer peygamberlerden kırk sene sonra cennete girecektir. Bunun sebebi de elinde bulunan mal mülktür ki, onları yüce Allah kendisine dünyada vermişti.
Bir fakir Müslüman “sübhanellahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber” (Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah’a hamd olsun. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür) cümlesini ihlasla okuduğu zaman, zenginde aynısını ihlasla okusa: bundan ötürü zenginin alacağı sevap fakirin alacağı sevaba yetişemez. İsterse üste on bin dirhem gümüş sadakası dağıtsın. Bu durum diğer iyi amellerde dahi böyledir. (dürretül vaizin 1/581-582-583)
Zennnuni Mısri ra buyuruyor ki; “küfre en yakın kimse sabırsız fakirdir.” (kalplerin keşfi 248)
7) yedinci inişimde zenginlerden sehaveti (cömertlik) kaldıracağım.
Zenginlik, dünya hayatında sahip olunabilecek en zor haldir. Çünkü zengin bir kimsenin kendi imanını ve kendi nefsini kurtarabilmesi ancak o mal üzerinde cömertlik yapmak ile mümkün olacaktır.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki; “ aman, cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik bir toplumu hem zekat vermekten kaçınmaya, hem akrabalık bağlarını çiğnemeye ve hem de birbirlerinin kanını dökmeye sürükler.” (kalplerin keşfi 163)
İmam-ı azam hz ise şöyle buyurmuştur:
“ben cimrinin adil olabileceğine ihtimal veremem. Çünkü cimrilik, sahibini aldanmayayım diye mızmızlanarak saymaya ve sonunda hakkından fazlasını almaya sürükler. Böyle bir insan güvenilmeye de layık değildir.”
Bir gün Yahya as iblis ile karşılaşır, ona; “ ya iblis söyle bana dünyada en sevdiğin ve en kızdığın insan hangisidir?” diye sorar. İblis ona; “en sevdiğim insan, mü’minin cimrisi, en nefret ettiğim insan da fasık cömerttir.” Diye cevap verir. Hz Yahya as ona “neden?” diye sorunca şu cevabı verir; “ çünkü cimrinin cimriliği ban yeter, fakat fasık cömerde gelince, Allah’ın onun cömertliğini göz önünde bulundurarak onu affedeceğinden korkarım. Eğer sen Yahya as olmasaydın sana bu sırrı açmazdım.” Diyerek yürüyüp gider. ( kalplerin keşfi 165)
İşte bu hallerden korunmak için zengin olan kimsenin, ihsanda bulunan Rabbine şükür niyeti ile cömert davranması gerekmektedir.
8) sekizinci de, âlimlerden ameli kaldıracağım.
Alim ilim sahibi kimseye denilir. Az olsun, çok olsun mü’min için öğrendiği ilim ile amel etmesi ve o ilmi öğretmesi gerekmektedir.
 Ebu Derda ra buyuruyor ki;
“insan öğrenci olmadıkça alim olamaz. Bildiği ile amel etmedikçe (amil olmadıkça) hakiki alim olamaz.” 
Yine Ebu Derda ra “bilmeyene bir defa yazık olsun. Bilip de gereğini yerine getirmeyene yedi defa yazıklar olsun.” Buyurmuştur. (tenbihül gafilin 555)
9) dokuzuncu da, Kur’an’ı kaldıracağım.
 Hazreti Ali'den rivayet edilen bir hadisi şerifte peygamber efendimiz buyurdular ki;
“Kur'an on husus üzere nazil olmuştur. Şöyle ki; beşir (müjdeleyici), nezir ( Birini doğru yola (Sıratı Müstakim'e) yöneltmek için Allah'ın azabıyla gözdağı vererek korkutucu), nasih (nasihatçi), mensuh (kendinden öncekilerin hükümlerini kaldırmış), muhkem (manası kolay anlaşılan), müteşabih (manası izah ile anlaşılan), mev’ıza (öğüt veren), mesel (örnek veren), helal, haram. Her kim onun beşiri ile müjdelenir, neziri ile korkar, nasihi ile amel eder, mensuhuna inanır, muhkemiyle iktifa eder, müteşahibinin ilmini alimine havale ederse işte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onların peygamberler, Sıddıklar, şehidler, Salihlerle beraber yüksek dereceleri olur. Bunlar ne iyi arkadaştırlar. Böyle yapan kimse benim varisimdir ve benden önceki peygamberlerin varisidir. O devamlı olarak Allah’ın garantisi ve himayesi altındadır. Ölünce de rahmet onu kaplar, sekine onun üzerine iner ve benim zümrem içinde ve sancağım altında hasrolunur.” (mev’ıze-i hasene 550)
Devrimize nazar ettiğimizde Kur'an'ın kendisi üzerine indirildiği bu on hususun teker teker ortadan kalkmakta olduğunu görüyoruz. Zira insanlar Kur’an-ı azimüşşanın sadece lafzını okuyarak muktezasıyla amel etmekten kaçınır hale gelmişlerdir.
10) onuncuda, imanı alıp gideceğim.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“şu dört sıfat kimde varsa, o kimse her ne kadar namaz kılıp, oruç tutarak kendisini mü’min sansa da katıksız münafıktır;
Yalan konuşuyorsa,
Verdiği sözü tutmuyorsa,
Emanete hıyanet ediyorsa,
Anlaşamadığı kimselere karşı hileyle davranıyorsa…”

Cenab-ı Hak cümlemize bu on kıymetli hazine kaldırılmadan kıymetini anlayabilmeyi, kaldırılmasına sebep olanlardan değil, muhafaza edebilenlerden olabilmeyi nasip etsin.

1 yorum:

Cok güzel makaleler var, nerden baslayabilecegimi bilemiyorum. Allah razi olsun

Yorum Gönder