Sayfalar

3 Şubat 2010 Çarşamba

KİBİR

 

وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

LOKMAN (18)

Meali: insanlardan kibirlenip yüz çevirme. Yeryüzünde şımarık yürüme. Zira haz. Allah her kibir taslayanı, kendini beğenip övüneni sevmez.

Ayeti kerimeden anlaşıldığı üzere mevzumuz; kibrin zararları üzerine olacaktır. Cenab-ı Hakk rızasına ve kitabına uygun ifade ve istifadeyi cümlemize nasip etsin.

Kibir kişinin kendini büyük görmesi, Allah’ın verdiği şeylerin emanet olduğunu unutarak kendini maletmeye kalkışmasıdır. Bu hastalığa tutulan kimse başkasının fikrini beğenmez ve kimsenin sözü ile hareket etmez. Benlik duygusu kabarmıştır. Kibirli bir kimse kendisini akılda dahi, kuvvette Rüstem, servette herkesten üstün görür.

Büyüklük ve azamet ancak Cenab-ı Hakk’a mahsustur. Kibirlenen bir kimse bilerek veya farkında olmadan Allah’a ait olan bu sıfata heveslenmiş olur. Kahhar sıfatı ile muttasıf olan rabbimiz o kimseyi dünyada sefil, ahrette zelil eder.

Çünki haz. Allah hadisi kutsi ‘de

“Azamet benim gömleğim, kibriya kaftanımdır. Bunlardan birisinde bana kafa tutanı cehenneme atarım.” Buyrulmaktadır.

Yüce rabbimiz bir ayeti kerime ile bizi uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır;

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ

(mü’min 60)

Meali: bana dua edin. Size icabet edeyim. Çünki bana ibadette büyüklük taslayanlar hor ve hakir cehenneme gireceklerdir.

Kibir üç kısımdır ki bunlar; haz. Allah’a, rasullere ve sair insanlara karsı kibirdir.

Sair insanlara ve rasullere karsı kibir de, haz Allah’a kibirdir ve insanı helake götürür. Nitekim Hz. Allah şeytan aleyhillaneye Âdem (as)’a secde etmesini emrettiği zaman şeytan kibirlenerek “ben ateşten yaratıldım, o ise topraktan yaratıldı. Ben ondan hayırlıyım!” diye secde etmedi ve sonunda helak oldu.

Yine firavun aleyhillane hem Hz. Allah’a hem de rasulüne kibirlenmiştir. Vehb diyor ki; Musa (as) Firavuna “iman et mülkün saltanatın sende kalsın” dedi. Fiavunda “Haman (vezirinin adı) ile bir görüşeyim” dedi. Haman “nasıl olur? Aramızda tanınan bir Rabb iken simdi ibadet eden bir kul mu olacaksın?” dedi

Haz. Allah’a kul, Musa (as)’a ümmet olmaktan kaçındılar ve sonunda helak oldular.

Ebu Hureyre’den rivayet olunduğuna göre peygamber efendimiz söyle buyurmuşlardır:

“üç kimse vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla ne konuşur ne de tavaflarına bakar. Onları ağır bir azap beklemektedir. Bu kimseler şunlardır;

1- İhtiyar zinakâr

2- Yalancı devlet başkanı

3- Kibirli fakir.”

Yahya bin Cedel’den rivayet olunduğuna göre; bir gün peygamber efendimiz “kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” Buyurdu. Bunun üzerine sahabelerden birisi kendisine “ya Rasulallah! Elbisemin temizliği, pabucumun şıklığı, değneğimin kıvrık olması hoşuma gidiyor. Bu kibir sayılır mı?” diye sorunca peygamber efendimiz söyle cevap vermiştir:

“Allah güzeldir ve güzeli sever. Ayrıca kuluna bir nimet bağışlayınca eserini görmeyi sevdiği gibi, yoksul görmekten de nefret eder. Kibir Hakk’a önem vermemek ve insanları hor görmektir.”

Büyüklenen ve kibrinden dolayı insanlara bakmayan bir sultan vardı. Bir takım hizmetçileri ile birlikte mağrur bir eda ile yürürken eski elbiseler giymiş bir adam kendisine selam verdi. Fakat sultan selamı almadı. Adam onun atının yularını tuttu. Sultan mani olup uzaklaştırmak istediyse de muvaffak olamadı. Adam sultana dedi ki;

- Sana kısa bir sözüm var. Sultan;

- Atımdan ininceye kadar sabret! Dedi. Adam;

- Hayır! Hemen söylemem lazım. diye sıkıştırdı. Sultan;

- Söyle bakalım! Ne diyeceksin? Deyince adam;

- Söyleyeceğim şey gizlidir. Dedi, sultanın kulağına eğildi ve “ben ölüm meleğiyim” dedi. Bunu duyan sultanın rengi değişti. Ne söyleyeceğini şaşırdı.

- Beni bırak biraz izin ver de ehlimin evladımın yanına gideyim, ihtiyaçlarını göreyim ve onları birbirlerine emanet edeyim. Dedi. Bunun üzerine Azrail (as)

- Hayır! Sana izin yok. Sen ehlini ve aileni göremeyeceksin. Dedi ve ruhunu aldı. Daha sonra Azrail (as) devam etti ve yolda mü’min bir kulla karsılaştı. Selam verdi o da selamını aldı. Mü’mine;

- Seninle görülecek biraz işim var. Dedi ve kulağına eğilerek gizlice “ben ölüm meleğiyim” dedi. mü’min bunu duyunca;

- Hoş geldin! Bana ayrılığı uzak olan kişi. Azrail (as);

- Nasıl istersen canını o hal üzere alayım. Dedi. Adam;

- Bu mümkün mü? Diye sordu. Azrail (as);

- Evet! Bunu yapmakla emrolundum. Diye cevap verdi. Adam;

- Öyle ise izin ver de abdest alayım. Namaz kılayım. Secde de bulunduğum sırada canımı al. Dedi. Azrail (as)’da canını o hal üzerine aldı. İşte mütevazı ve mütekebbire ölüm halinde yapılan muamele bu şekilde farklı.

Kibrin sebepleri 7’dir;

1- İlim

2- İbadet

3- Nesep

4- Cemal

5- Kuvvet

6- Mal

7- Etba (çocuklar akrabalar ve kendisine tabi olanlar)

Haz. Ali (kerremallahü vecheh) şöyle buyuruyor: insanoğlu nasıl iftihar ediyor, övünüyor hayret ediyorum. Hâlbuki onun evveli nutfe(az bir su) sonu da cife (lâşe)’dir. Kendiside bu arada (hayatında) pislik hamalıdır.” Buyurdu. İşte peygamber efendimizin sahabeleri, görülüyor ki onlar alcakgönüllüğü prensip edinmişlerdi. Bu yüzden hem insanlar gözünde hem de melekler ve haz. Allah’ın nazarında aziz oldular.

Büyüklerimiz; “evladım havada uçmak kerametse kuşlar da havada uçuyor. Suda yürümek kerametse su yılanları su hayvanları suyun daha derininde yüzüyor. Eğer dünyanın her tarafını bir anda dolamsak kerametse bunu şeytanda yapıyor.” Buyurarak bunların hepsini yaptıkları halde tevazu göstermiştir.

Bakınız âlemler kendisi yüzü suyu hürmetine yaratılan peygamber efendimiz ve onun yolundan giden ashab-ı kiram ile diğer Allah dostları bu şekilde tevazu gösteriyorsa biz acizler Hz. Ali efendimiz ‘İn tabiri ile evvelimizin nutfe sonumuzun lâşe olduğunu bildiğimiz halde nasıl oluyor da kibirlenebiliyoruz.

Mevla’m cümlemizi alçakgönüllülük ile Allah katında dereceleri yükselen kullarından eylesin. Cefakar, fedakarane ve vefakarane, nazsız, garazsız, mahza kendi rızası için hizmet eden kullarından eylesin.

Kibrin afeti ise, muhtaç aciz ve zayıf olan hiçbir şeye gücü yetmeyen kulun kadir azim ve melekûtun sahibi, Kibriya ve ceberrüt sahibi olan rabbi ile mücadele etmek bu afetlerin basında gelir.

Bir zat anlatıyor; “Kâbe-i muazzama’yı tavaf ederken etrafında hizmetçileri: ve yanında insanları uzaklaştıran bir adam gördüm. O da Kâbe’yi tavaf ediyordu. Aradan bir zaman geçtikten sonra o kimseyi Bağdat köprüsünün üzerinde insanlara avuç açmış dilenir bir şekilde gördüm ve o kimse olup olmadığından emin olmak için dikkatlice “baktım. Bana niçin dikkatli bakıyorsun dedi. Bende “bir müddet önce beyt-i şerifi tavaf ederken görmüştüm etrafında hizmetlilileri yanındakileri uzaklaştırarak kibirli bir şekilde tavaf ediyordun” dedim. Bunun üzerine o kimse “evet o kimse benim. Ben herkesin tevazu gösterdiği yerde kibirlendim. Hz. Allah da beni herkesin yükseldiği yerde alçalttı.” Dedi.” Mevla’m cümlemizi muhafaza buyursun.

İşte böyle muhabbet ehli ayrılığa sabırlı olmadığı ve visalet iştiyakından dolayı ölümü temenni ederler.

Enes bin malik haz. Rivayet edilen hadisi şerifte “muhakkak cehennemde tabutlar vardır ki oraya kibirlenenler konulur ve üzerlerine kilit vurulur. (yani orada şiddetli bir azaba dücar olurlar.)”

Peygamber efendimizin yanına bir Arabî geldi ve dedi ki: ben ramazan-ı şerif orucunu tutarım, her gün 5 vakit namazımı kılarım. Bunlardan fazla bir şey yapmam. Çünki ben fakir bir kişiyim. Üzerime zekât hac farz değil. Kıyamet koptuğunda hangi hal üzerine olurum?

Peygamber efendimiz gülümseyerek söyle buyurdu: gözlerini iki şeyden haramdan ve halka tahkir nazarı ile bakmaktan, kalbini iki şeyden kin ve hasetten muhafaza ettiğin zaman, dilini de iki şeyden yalandan ve gıybetten koruduğun zaman cennette benimle beraber olursun. Buyurdular.

Kibrin alametleri mütekebbirin ahlakı:

1- Bir meclise girdiği zaman insanların kendisi için ayağa kalkmalarını veya insanların kendisi önünde ayakta durmalarını ister
zira haz. Ali efendimiz “kim cehennem ehli bir kimseye bakmak isterse kendisi oturduğu halde topluluğu ayakta tutan kimseye baksın” buyurmuştur.

2- Evin dışında ve carsıda yalnız yürümeyip yanında başkaları ile yürümek.
Peygamber efendimiz Medine de baki billâh mezarlığına giderken bir kaç kişi görmüş ve arkasına takılmışlar. Peygamber efendimiz arkasında ayak sesleri işitince durarak onlara öne geçmelerini emrediyor. Ashab-ı kiram hikmetinden sual edince; “kalbime kibir gelir diye öne geçirdim” buyuruyor

3- Kendi dengi ve emsali olanları ziyaret etmemek

4- Başkasının kendisine yakın olmasından kaçınmak

5- Hastalarla özürlülerle birlikte oturmaktan kaçınmak

6- Evi ile meşgul olmamak eşyasını evine kendisi taşımamak

Zira haz. Ali efendimiz “kişinin ailesi için evine bir şey taşıması olduğundan bir şey eksiltmez.” Buyuruyor.

7- Değersiz ve ucuz elbise giymekten sakınmak. Peygamber efendimiz “eskimiş ve değersiz elbise imandandır.” Buyuruyor. Haz Ömer efendimiz elinde süt olduğu halde çarşıya çıkıyor ve üzerinde ki elbisesinde 14 yama bulunuyor. Hatta yamalardan bazısı deridenmiş.
Veysel Karani haz. Çöplüklerden bez parçalarını toplar onları yıkar birbirine ekler, diker ve giyermiş.

8- Fakirin davetine icabet etmekten kaçınmak.

Yine bir defasında Hz. Musa Hz. Allah ile tekellüm ederken söyle dedi: Ya rabbi! Mahlûkatın içinde en çok nefret ettiklerin kimlerdir?

Haz Allah “ya Musa en çok nefret ettiklerim, kalbi kibirli dili kaba imanı zayıf eli sıkı olan kimselerdir.” Buyuruyor. Mevla'm cümlemizi bu zümreden muhafaza buyursun.

Tabiinden hasan-ı Basri haz buyuruyor ki:

“kötülüğün esası 3 şeydir. Hırs, haset ve kibir.

İblisi haz. Âdeme secde etmekten kibir alıkoydu.

Ebedi kalma hırsı Âdem (as)’ı cennetten çıkardı.

Âdem (as)’ın oğlu kabilin kardeşi Habil’i öldürmesine haset sebep oldu.”

Kibir afetlerin büyüğü ve belaların birçoğunun kaynağı olması sebebiyle her Müslüman’a haramdır. Ancak insanlardan şu kimselere karsı kibirlenmek haram değildir.

1- Mütekebbir. Yani kibirlenen kimseye karşı kibirlenmek haram değildir. Kibirlenen kimseye karşı mütevazı olmakta caiz değildir. Nitekim “mütekebbire karşı kibirlenmek sadakadır.” Buyrulmuştur. Çünki ona tevazu gösterildiği zaman o sapıklığa devam eder kibirlenildiği zaman ise uyanır.

2- Kâfirlere karşı savaş esnasında kibirlenmek haram değildir. Bu kibirlenme onların şevkini kırmak ve kalplerine korku salmak içindir.

3- Sadaka vermek esnasında kibirlenmek haram değildir. Bu kardeşine verdiği şeyin (kendi gözünde) kadri kıymeti olmadığını beyan içindir.

Bookmark and Share

1 yorum:

hocam allah razı olsun okudum çok hoşuma gitti inşaallah rabbim okuduklarımızla amel etmeyi nasip eder çok bi bilgim yoktur islam hakkında bu sitelerle inşaallah bende başka kardeşlerimi aydınlatacağım rabbim hepimizin yolunu açık etsin

Yorum Gönder