Kına Merasimi
KINA (Hanımlara
Hitaben Yazılmıştır)
وَأَنْكِحُوا
الْأَيَامَىٰ مِنْكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ ۚ إِنْ
يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ
عَلِيمٌ
Aranızdaki
bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları
evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları
zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir. (Elmalılı
hamdi yazır meali / nur 32)
Bu gün buraya toplanmamızda ki sebep her iki tarafın
mutluluğunu paylaşmak, onların saadetine ortak olmak içindir.
Cenab-ı Hakk bu programı nehyettiği, şeytanın hoşlandığı şekilde değil de, kendi rızasına muvafık, rasulüllahın sünneti üzerine ifa edebilmeyi cümlemize nasip eylesin.
Cenab-ı Hakk bu programı nehyettiği, şeytanın hoşlandığı şekilde değil de, kendi rızasına muvafık, rasulüllahın sünneti üzerine ifa edebilmeyi cümlemize nasip eylesin.
Toplanmamıza vesile olan bu izdivacı her iki taraf içinde
hayırlı, uğurlu kılsın. Evlatlarının dünya mutluluğunu gören ailelerine de
ahiret mutluluğuna da şahit olabilmeyi nasip eylesin.
Cenab-ı Hakk rızasını gözeterek, ifa etmeye çalıştığımız bu
merasim sebebi ile evlenecek kardeşlerimize hayırlı huzur dolu seneler nasip
etsin. Zira;
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“sizi gecesi gündüz gibi aydınlık bir ana yol üzerine bırakıyorum. Helak olmaya yönelenlerden başka hiç kimse ondan sapmaz. Her hayatın bir amacı, her amacın da bir zaafı vardır. Amacı benim sünnetim olanlar hidayete ermişlerdir. Amacı başka olanlar da helak olmuşlardır.
ümmetim hakkında şu üç şeyden korkarım:
1- alimin sapıklığı
2- nefsin arzularına uymak
3- zalim idare (kalplerin keşfi 594)
Bizim amacımızda peygamber efendimizin sünnetin, Cenab-ı hakkın emirlerine riayet edip rızalarını kazanmaktır, Cenab-ı Hakk niyetimizi halis ve daim, bizleri de muvaffak kılsın.
Evlilik müessesesi, Cenab-ı hakkın izni ile yani nikahlanarak, hanımın beyine, beyinde hanımına karşı bir takım vazifelerini yerine getirmeleridir ki, bu vazifeler sebebi ile Hz. Allah hem hanıma hem de erkeğe dünya ve ahiret saadeti nasip eder, yahut yine bu vazifelerin yerine getirilmemesi ya da dikkat edilmemesi sebebi ile dünya ve ahiretini hüsrana uğratır.
“sizi gecesi gündüz gibi aydınlık bir ana yol üzerine bırakıyorum. Helak olmaya yönelenlerden başka hiç kimse ondan sapmaz. Her hayatın bir amacı, her amacın da bir zaafı vardır. Amacı benim sünnetim olanlar hidayete ermişlerdir. Amacı başka olanlar da helak olmuşlardır.
ümmetim hakkında şu üç şeyden korkarım:
1- alimin sapıklığı
2- nefsin arzularına uymak
3- zalim idare (kalplerin keşfi 594)
Bizim amacımızda peygamber efendimizin sünnetin, Cenab-ı hakkın emirlerine riayet edip rızalarını kazanmaktır, Cenab-ı Hakk niyetimizi halis ve daim, bizleri de muvaffak kılsın.
Evlilik müessesesi, Cenab-ı hakkın izni ile yani nikahlanarak, hanımın beyine, beyinde hanımına karşı bir takım vazifelerini yerine getirmeleridir ki, bu vazifeler sebebi ile Hz. Allah hem hanıma hem de erkeğe dünya ve ahiret saadeti nasip eder, yahut yine bu vazifelerin yerine getirilmemesi ya da dikkat edilmemesi sebebi ile dünya ve ahiretini hüsrana uğratır.
Ebu Hureyre, peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet
etti;
“Allah Teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz; amellerinize ve kalplerinize bakar” (tenbihül gafilin 617)
“Allah Teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz; amellerinize ve kalplerinize bakar” (tenbihül gafilin 617)
Yani; bu müesseseler, kız yahut erkeğin ne kadar güzel yahut
ne kadar zengin olması ile değil, amellerinin ve kalplerinin güzel ve halis
olması sebebi ile huzur ve saadet bahçesine dönüşecektir.
Bu gece daha ziyade hanımın vazifeleri hakkında kısaca
bahsetmeye çalışacağız.
Efendimiz hazretlerinin zamanında bir kadın vardı. Kocası
eve girdiğinde onun sevecen ve tebessümle karşılardı. Ve ona:
“merhaba ey benim efendim! Ey Ailemin efendisi hoş geldin!” der. Sonrada kocasının omuzlarından cübbesini alırdı. Ayakkabılarını alırdı. Eğer kocasını mahzun ve üzgün görürse ona;
“ey efendim! Eğer senin hüznün ahiret için ise; Allah Teâlâ hazretleri senin hüznünü artırsın! Yok, eğer senin üzgünlüğün dünya ve dünya malı için ise, Allah Teâlâ hazretleri sana kafidir.” Derdi. Efendimiz (s.a.v.) o kadının kocasına;
يَا فُلاَنُ أَقْرِءْهَا مِنِّى السَّلاَمَ وَأَخْيِرْهَا اَنَّ لَهَا نِصْفُ أَجْرِ شَهِيدٍ
“merhaba ey benim efendim! Ey Ailemin efendisi hoş geldin!” der. Sonrada kocasının omuzlarından cübbesini alırdı. Ayakkabılarını alırdı. Eğer kocasını mahzun ve üzgün görürse ona;
“ey efendim! Eğer senin hüznün ahiret için ise; Allah Teâlâ hazretleri senin hüznünü artırsın! Yok, eğer senin üzgünlüğün dünya ve dünya malı için ise, Allah Teâlâ hazretleri sana kafidir.” Derdi. Efendimiz (s.a.v.) o kadının kocasına;
يَا فُلاَنُ أَقْرِءْهَا مِنِّى السَّلاَمَ وَأَخْيِرْهَا اَنَّ لَهَا نِصْفُ أَجْرِ شَهِيدٍ
“ey falanca! Benden ona (eşine) selam söyle ve ona haber ver
ki; onun için yarı şehit sevabı vardır.” (ruhul beyan tefsiri 4/481)
öyle ise hanımın beyine karşı olan vazifeleri; henüz kapıdan girer girmez onu güler yüz ve tatlı söz ile karşılamaktır. Bu suret ile eşine en güzel mekana geldiğini hissettirir ve onu evine yuvasına bağlamış olur.
öyle ise hanımın beyine karşı olan vazifeleri; henüz kapıdan girer girmez onu güler yüz ve tatlı söz ile karşılamaktır. Bu suret ile eşine en güzel mekana geldiğini hissettirir ve onu evine yuvasına bağlamış olur.
Yine eşlerin birbirleri için giyinmeleri, süslenmeleri ve
kokular sürünmeleri vazifelerindendir ki;
İbn-i abbas buyurdu ki; hanımım benim için süslendiği gibi
bende onun için süslenirim. (ruhul beyan tefsiri 2/611)
Esmai şöyle anlatıyor: çölde bir kadına rastladım. Kırmızı
elbise giymiş ve elini kınalamış, tesbih çekiyordu. Bu elbise bu kına ve bu
tesbih birbirleri ile bağdaşamazlar. Dedim. Kadın: “ benim bir Allah’a birde
kocama karşı vazifelerim var ikisini de ihmal etmem” dedi. Yani güzel elbise ve
kına gibi süsleri kocama karşı yapıyor, teşbihi ise Allah için çekiyorum demek
istemiştir. (ihya u ulumiddin 2/155)
Diğer bir vazifesi ise birlikte geçirdikleri vakit
içerisinde eşi ile güzel geçinmesidir ki;
Efendimiz buyurdular ki (s.a.v.);
جِهَادُالْمَرْأَةِ حُسْنُ التَّبَعُّلِ لِزَوْجِهَا
جِهَادُالْمَرْأَةِ حُسْنُ التَّبَعُّلِ لِزَوْجِهَا
“kadının cihadı kocası ile iyi geçinmektir.” (ruhul beyan tefsiri 2/611 – 4/480)
Abdurrahman bin avf Hz. Anlatıyor:
‘peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu işittim; “hangi kadın olursa olsun; geçim derdinden ötürü kocasını üzer, gücü yetmeyeceği bir şeyi kocasından ister ise… onun ne farz ibadeti ne de nafile ibadeti makbul olur.”’
Talha bin Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah efendimizin şöyle dediğini dinledim; “hangi kadın olursa olsun; kocasının yüzüne asık yüzle bakar, onu kedere boğar ise… kocasının yüzüne gülüp onu neşelendirinceye kadar Allah’ın dargınlığındadır.” (dürretül vaizin 1/222)
‘peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu işittim; “hangi kadın olursa olsun; geçim derdinden ötürü kocasını üzer, gücü yetmeyeceği bir şeyi kocasından ister ise… onun ne farz ibadeti ne de nafile ibadeti makbul olur.”’
Talha bin Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah efendimizin şöyle dediğini dinledim; “hangi kadın olursa olsun; kocasının yüzüne asık yüzle bakar, onu kedere boğar ise… kocasının yüzüne gülüp onu neşelendirinceye kadar Allah’ın dargınlığındadır.” (dürretül vaizin 1/222)
Hz. Selman şu şekilde anlatmıştır; Hz. Fatıma Rasulullah’ın
huzuruna vardı. Rasûlullah efendimizin yüzüne baktığı zaman, Hz. Fatıma’nın
gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Rengi de solmuştu. Rasulullah efendimiz
sordu;
- neyin var kızım? Hz. Fatıma şu şekilde anlattı:
- ya Rasûlullah! Dün gece Ali ile aramızda bir şakalaşma oldu. Konuşma sırasında ağzımdan çıkan bir cümle sebebi ile Ali bana darıldı. Onun bana darıldığını anlayınca, söylediğime pişman oldum, üzüldüm. Bunun için kendisine:
- sevgilim bana gücenme, benden hoşnut ol… Dedim ve çevresinde benden hoşnut olması için, yedi kere dönüp durdum. Sonunda hoşnut olarak yüzüme güldü; yine de ben, Rabbimden korkuyorum.
Bunun üzerine Rasûlullah efendimiz Hz. Fatıma’ya şöyle buyurdu;
- ey kızım, beni hak peygamber olarak gönderen hakkı için, eğer Ali’yi hoşnut etmeden ölecek olsaydın, senin namazını kılmazdım.
Sonra şöyle buyurdu:
- ey kızım, bilmiyor musun ki; kocanın rızası, Allah’ın rızasıdır, kocanı dargınlığı Allah’ın dargınlığıdır.
ey kızım, hangi kadın olursa olsun; İmran kızı Meryem’in ettiği ibadet kadar ibadet edecek olsa, ama kocası kendisinden hoşnut olmasa, Allah onun hiç biri ibadetini kabul buyurmaz.
Ey kızım, kadınların en faziletli ibadeti, kocasına itaattir. Bundan sonra kadın için en faziletli ibadet, ip büküp örgü işi yapmaktır.
Ey kızım, bir kadın büküp örme işinde bir saat kalması, onun için bir senelik ibadetten hayırlıdır. Kadınların dokuyup ördüğü her elbiseden, onlar için bir şehit sevabı vardır.
ey kızım, bir kadın için; dokuyup da kocasına ve çocuklarına giydirdiği bir elbiseden ötürü, cennete girmek vacip olur. Onun örüp dokuduğunu giyen kimselerin sayısı kadar, cennet içinde kendisine bir şehir verilir.” (dürretül vaizin 1/222-223)
Kadının itattı üzerine rasulüllah efendimiz şöyle buyurdu;
“yararlı, itaatkar bir kadın, içi bozuk bir erkekten Allah katında hayırlıdır.
bir kadın, kocasına yedi gün itaat eder, kocası da bu sebeple kendisinden hoşnut olursa, Allah, yedi cehennem kapısını ona kapatır; sekiz cennet kapısını da ona açar.
O kadın da, hesap vermeden, bir azaba da uğramadan; cennetin hangi kapısından isterse içeri girer.” (dürretül vaizin 1/224)
- neyin var kızım? Hz. Fatıma şu şekilde anlattı:
- ya Rasûlullah! Dün gece Ali ile aramızda bir şakalaşma oldu. Konuşma sırasında ağzımdan çıkan bir cümle sebebi ile Ali bana darıldı. Onun bana darıldığını anlayınca, söylediğime pişman oldum, üzüldüm. Bunun için kendisine:
- sevgilim bana gücenme, benden hoşnut ol… Dedim ve çevresinde benden hoşnut olması için, yedi kere dönüp durdum. Sonunda hoşnut olarak yüzüme güldü; yine de ben, Rabbimden korkuyorum.
Bunun üzerine Rasûlullah efendimiz Hz. Fatıma’ya şöyle buyurdu;
- ey kızım, beni hak peygamber olarak gönderen hakkı için, eğer Ali’yi hoşnut etmeden ölecek olsaydın, senin namazını kılmazdım.
Sonra şöyle buyurdu:
- ey kızım, bilmiyor musun ki; kocanın rızası, Allah’ın rızasıdır, kocanı dargınlığı Allah’ın dargınlığıdır.
ey kızım, hangi kadın olursa olsun; İmran kızı Meryem’in ettiği ibadet kadar ibadet edecek olsa, ama kocası kendisinden hoşnut olmasa, Allah onun hiç biri ibadetini kabul buyurmaz.
Ey kızım, kadınların en faziletli ibadeti, kocasına itaattir. Bundan sonra kadın için en faziletli ibadet, ip büküp örgü işi yapmaktır.
Ey kızım, bir kadın büküp örme işinde bir saat kalması, onun için bir senelik ibadetten hayırlıdır. Kadınların dokuyup ördüğü her elbiseden, onlar için bir şehit sevabı vardır.
ey kızım, bir kadın için; dokuyup da kocasına ve çocuklarına giydirdiği bir elbiseden ötürü, cennete girmek vacip olur. Onun örüp dokuduğunu giyen kimselerin sayısı kadar, cennet içinde kendisine bir şehir verilir.” (dürretül vaizin 1/222-223)
Kadının itattı üzerine rasulüllah efendimiz şöyle buyurdu;
“yararlı, itaatkar bir kadın, içi bozuk bir erkekten Allah katında hayırlıdır.
bir kadın, kocasına yedi gün itaat eder, kocası da bu sebeple kendisinden hoşnut olursa, Allah, yedi cehennem kapısını ona kapatır; sekiz cennet kapısını da ona açar.
O kadın da, hesap vermeden, bir azaba da uğramadan; cennetin hangi kapısından isterse içeri girer.” (dürretül vaizin 1/224)
Bu hadise de bizler için pek çok ibret vesikası vardır. İlki
elbette ki, hanımın cenneti kazanmasının yolunun eşinin rızasını kazanmasından
geçtiğidir. Halbuki Rasûlullah efendimiz dahi, peygamber olduğu halde gözünün
nuru kızı Hz. Fatıma validemize, eşinin rızasını almasaydın namazını kılmazdım
buyuruyor. Bir diğer ibret vesikası ki; Hz. Fatıma validemiz aralarında geçen
hadiseyi aile sırrı sayarak sadece üstten anlatıyor; içeriğini detaylıca ifşa
etmiyor, ve hatasının farkına vararak, peygamber kızı olması ile kibirlenmiyor
da eşinin üzülmesi ile hüzünleniyor. Yine peygamber efendimiz, kızının yüzü
solgun gözleri yaşlı olduğu halde, Hz. Ali efendimize gidip ‘sen nasıl olurda
benim kızımı ağlatırsın’ diyerek ailelerine müdahale etmiyor da, sükunet ile
dinleyip neticesinde hakk olan hükmü haber veriyor. Cenab-ı hakk cümlemize
ibret alabilmeyi nasip etsin!
Öyle ise eşlerin birbirleri için hayırlı, anlayışlı, güler
yüzlü kimseler olmaları icap eder.
Ebu Hureyre yolu ile gelen bir rivayette peygamber efendimiz
şöyle buyurmaktadır:
“ hayırlı kadın şu özelliklerin sahibidir; yüzüne bakınca için şen olur, kendisine bir emir verdiğin zaman, sana itaat eder, kendisinden uzakta olduğun zaman; senin malını ve kendi namusunu korur. (dürretül vaizin 1/217)
“ hayırlı kadın şu özelliklerin sahibidir; yüzüne bakınca için şen olur, kendisine bir emir verdiğin zaman, sana itaat eder, kendisinden uzakta olduğun zaman; senin malını ve kendi namusunu korur. (dürretül vaizin 1/217)
Burada ifade edilen emir, elbette Hz. Allah'ın emirlerine
muhalif olmayan her türlü istektir. Bu vasıfları üzerinde taşıyan hanım,
peygamber efendimizin tabiri ile hayırlı olan hanımdır. Ve eğer ki eşler
birbirleri için hayırlı kimseler olurlar ise buyuruluyorki;
hadis-i şerif : “bir belde de yararlı bir erkek, yararlı bir kadın olur ise; onların dualarının bereketi ile, Allah o beldeden belayı kaldırır.” (dürretül vaizin 1/224)
hadis-i şerif : “bir belde de yararlı bir erkek, yararlı bir kadın olur ise; onların dualarının bereketi ile, Allah o beldeden belayı kaldırır.” (dürretül vaizin 1/224)
Demek ki; hayırlı ve yararlı olan erkek ve hanım, hem kendi
ailelerini ihya ediyor hem de bir belde üzerinde ki bela ve musibetlerin
kalkmasına vesile oluyor.
Hz. Ali şu ayetin te’vilinde şöyle der;
رَبَّنَا آتِنَا فِي
الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّار
manası: ye rabbimiz! Bize büze dünya da ve ahirette hasene ver ve bizi Cehennem azabından koru. (bakara 201)
“dünya da haseneden murad, SALİHA kadın, ahirette haseneden murad HURİ’lerdir. AZABENNAR’dan murad, ahlaksız kadındır.” Buyurdu. (abdullatif 254)
manası: ye rabbimiz! Bize büze dünya da ve ahirette hasene ver ve bizi Cehennem azabından koru. (bakara 201)
“dünya da haseneden murad, SALİHA kadın, ahirette haseneden murad HURİ’lerdir. AZABENNAR’dan murad, ahlaksız kadındır.” Buyurdu. (abdullatif 254)
Saliha kadının alametleri şunlardır;
Kadının güzelliği Allah korkusu olmalıdır.
Kadının zenginliği kanaat
Kadının zineti (süsü) iffeti, yani şerlerden ve bütün
fesatlıklardan kendini alıkoyması ve korumasıdır.
Kadının ibadeti, farzlardan sonra kocasına hizmet etmektir.
Kadının himmeti (bütün arsuzu) ölüme hazırlanmaktır. (ruhul
beyan tefsiri 4/481)
Yani ahiret için amellerini çoğaltmasıdır.
Uğuru ve mutluluğu yaratan yüce Allah’ım!
Yapılacak olan (yapılan) bu evlenme bağını, uğurlu ve mübarek eyle!
Her iki taraf içinde katıksız hayır eyle!
Ömürlerine bereket, vücutlarına sağlık ve
afiyet, rızıklarına genişlik, iki cihanda selamet ihsan eyleyip, yardım eyle!
Dünyaya dair tüm emellerine, ahirete dair
bütün maksatlarına ulaştır.
Aralarında güzel geçim, sevgi ve ülfet
ihsan eyle!
Kendilerine ilmi ile amel eden, şükreden
zengin, irfan sahibi, sana ulaştıran yararlı çocuklar ihsan eylemek sureti ile
mesrur edip muratlarına ulaştır.
Zürriyyetlerini kıyamet gününe kadar
kesintisiz peşpeşe devam ettir.
Bu mecliste hazır olan din kardeşlerimizi
iki cihanda aziz eyle, sağlıklı ve uzun
ömür ile muammer eyle ya Rabbi! (dürretül vaizin 1/29)
Hayırlı bir şekilde dua ve niyazlar ile
başladığı gibi, son nefeslerine kadar iman ve kur’an ile devam ettir ya Rabbi!
0 yorum:
Yorum Gönder