Sayfalar

16 Kasım 2011 Çarşamba

İSTİAZE (ŞEYTANDAN ALLAH’A SIĞINMAK)- Euzü billahi mineş şeytanirracim

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

Meali: “Kur’an okuduğun zaman kovulmuş Şeytan’dan Allah’a sığın.” (En-Nahl-98) Yani Kur’an okumak istediğin zaman “Eûzü çek”. (Celâleyn Tefsiri.) (tefciruttesnim fi kalbin selim)
Euzü billai mineşşeytanirracim; bil ki; euzü ile başlamanın hikmeti, izin istemek ve kapıyı çalmaktır. Çünkü meliklerden (devlet başkanlarından herhangi bir melikin kapısına gelen kişi, melikin izni olmadan kapıdan içeriye giremez. Böylece Kur’an-ı Kerim okumak isteyen, Sevgiliye yani Cenab-ı Hakk’a münacata girmek istiyor demektir. Bu kişi dil temizliğine muhtaçtır. Çünkü gerçekten dil, fuzuli söz yani malayani ve bühtan (iftira, kara çalmak) ile kirlenir, istiaze ile temizlenir. (ruhul beyan tefsiri)
Dil ve kalp temizliği için, “Eûzü” yü okumak lâzımdır.69a46b50071681b7dbf943210c41ad53
Bu sebepten ve önce boşaltıp sonra süsleme daha münasip olacağından, ayrıca Allah-ü Tealâ’ya yönelmeden önce masivadan yüz çevirmek gerektiğinden, önce eûzü; sonra,
besmele okunur.
Önce, eûzü okunyarak kendisine ancak temiz olanların el sürebileceği Kur’an-ı Kerim’i okumaya hazırlanmak mümkün olur. Bu, namazdan önce abdest almaya benzer. Eûzü okumak, Kur’an okumanın sünnetidir. (tefciruttesnim fi kalbin selim)
Marifet ehli; “bu kelime Allah’a yaklaşmak isteyenlerin (mukarrabinin) vesilesidir. Allah’tan korkanların korunması, günahkarların başvuracağı yüce bir eşiktir. Helak olanların dönüşü ve Allah’ı sevenlerin bast hali (aşk ve şevke gelmesi)dir. O Cenab-ı hakkın nahl suresinde ki emrine uymaktır. (ruhul beyan tefsiri)
Kur’an okurken Allah’a sığınmak için söylenmesi lâzım olan lafızlar hakkında  on dört rivayet vardır. Bunlar içinde en tercih edilen “Eûzü billâhi min’eş-şeytan’ir-racîm” dir ki; bu husustaki en sabit rivayet budur. Her ne kadar “esteîzü billâhi” sözü Rabb’imizin, “isteîz” (sığın) emrine dil açısından daha muvafık ise de, “Eûzü billâhi...”rivayet açısından daha güçlüdür.
Hadis-i Şerif: Levh-i Mahfuz’dan, Kalem-i Âlâ’dan Cebrail (a.s.) bana böyle okuttu.
Eûzü”nün mânâsı: “Kemâl sıfatlarını toplayan, Vacib-ül Vücud olan Zat’a sığınırım veya ondan yardım isterim.” demektir. Onun için Allah lafzı yerine Rabb’imizin
diğer isim ve sıfatlarından biri zikredilmemiştir.( Meselâ “Euzü bir-Rahman” denilmemiştir.)
“Eûzübillâh” denilmesinde Allah-ü Tealâ’nın men edici olmasını ifadede mübalağa vardır. Çünkü; İlâh ancak; Alim, Hakim ve Kadir olduğu zaman men edici olur. Eûzübillâh sözü Kadir, Alim ve Hakim olan Zat’a iltica ederim demektir. Bu da men etmekte son mertebedir. Çünkü hırsız, sultanın kudretini bilmekle beraber hırsızlık yapar. Zira bilir ki; sultan her ne kadar kudretli de olsa, onun hırsızlık yaptığını bilmemektedir. Men etmek için yalnız kudret kâfi değil, bilmek de lâzımdır.
Yine “bilmek” ve “kudret”, kötülüğü men etmekte yeterli olmaz. Belki sultan bir kötülüğü görür; fakat engellemeyebilir. Ancak ilim, kudret ve hikmet bir arada bulunursa, o zaman kötülükler tam mânâsıyla engellenir.
Bundan dolayı Cenab-ı hakkın bütün sıfatlarına işaret eden tüm isimlerini kaplayan ismi azam sayılan Allah lafzai celali ile Euzü billahi denilmiştir. Zira Rahman kimdir dense Allah, Alim kimdir dense Allah semii kimdir dense Allah diye cevap veririz. Bu isim bütün isimlere şamildir.
“Eûzü” sığınıyorum, sarılıyorum, korunmak istiyorum ve yardım diliyorum gibi manalara gelir. Bir kimsenin “euzü” demesi, yaptığı bir işi haber vermesidir; ama “Ya Rabb! Beni koru” manasına gelir. Nitekim, “Estağfirullah”, ben Allah’tan mağfiret talep ederim demek, Allah’ım beni mağfiret et demektir. (tefciruttesnim fi kalbin selim)
Euzü demeyi emretmekle kullarına Allah-ü Tealâ: “Ey kulum! İblis ve ordusu seni görür; fakat sen onları göremezsin. Öyleyse sen de ‘Şeytanı gören, lâkin şeytanın kendisini göremediği Allah’a sığınırım’ de” buyurmuş oluyor.
Şeytanlar çoktur. Bir kısmı görünen şeytanlardır ki, bunlar insan şeytanlarıdır ve daha şiddetlidir. Bir kısmı ise bizim göremediğimiz cin şeytanlarıdır.

Şeytanın ismi:
Beğavi, Kehf Süresinin tefsirinde diyor ki: “Şeytanın ismi Süryanice Azazil, Arapça Hâris idi. Allah’a asi olunca, rahmetten kovuldu ; ismi ve sureti değişti. Allah’ın rahmetinden ümidini kestiği için İblis, Allah’ın rahmet ve ihsanından uzaklaştığı için Şeytan diye isimlendirildi.”
Denildi ki; şer ve dalâlet cihetinden çok şiddetli olması veya azgınlıkta çok ileri gitmesi, amelinin boşa gitmesi, umduğunu bulamaması yahut başkalarını helâk etmesi gibi sebeblerle Şeytan diye isimlendirildi.
(tefciruttesnim fi kalbin selim)
Zahirde şeytan ile murat edilen “iblis” ve avaneleridir. Denildi ki; “şeytan kelimesi, insanları, tereddüde düşüren doğru caddeden saptıran, azgın ve haddi aşan insan ve cinlerin hepsi için kullanılır.”
Cenab-ı Allah ins ve cin şeytanlarını şöyle beyan ediyor
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا ۚ وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
Biz böylece, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları iftiraları ile başbaşa bırak. (Elmalılı hamdi yazır)enam 6/112
Şeytan-ı merid
Vehb bin münebbih buyurdular;
Nuh as gemiden çıktığında, şeytan aleyhillane geldi. Nuh as ona sordu;
- Ey Allah’ın düşmanı! Ademoğlunun hangi ahlakı, sana ve senin askerlerine, onları dalalete sokmanızda ve helake götürmenizde en yardımcıdır? Şeytan
- Biz ademoğlunun, şahih (aşırı cimri) haris (dünyaya düşkün) hasud (kıskanç) ve acul (aceleci) gördüğümüz zaman ona bir kere dokunuruz. Bu ahlaklar birinde toplandığı zaman, biz onu “şeytan merid” diye isimlendiririz. Çünkü bu kötü ahlaklar, şeytanın reisinin ahlakıdır. (ruhul beyan tefsiri)
Mürid demek öncü yol gösterici reis gibi manalara gelir. Yani şeytanlar onu kendilerinden sayıp kendi isimlerini veriyorlar.
İşte mineşşeytan demekle hem insan hem cinnilerden olan şeytanların hepsinden Hz.Allah’a sığınırım demiş oluyoruz.
“Er-racim” lânete uğratıldığında, göklerden melekler tarafından atılan, ya da göğe çıkmaya kalkıştığında, gökyüzünün alevli ateşleri ile oradan uzaklaştırılıp atılan manasınadır.
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
Ayet Meali: Yemin olsun ki, en yakın semayı kandillerle (yıldızlarla) süsledik ve onları şeytanlar için atılacak taşlar yaptık. (Bu taşlar, meleklerden sır çalmaya gelen şeytanları öldürür veya sakatlar ) ve o şeytanlara alevli ateş azabı hazırladık.( El- Mülk -5.)
Er-racim’in diğer bir manası, gafilin kalbine vesvese veren demektir. Kul, Allah’ı zikrettiğinde şeytan geri durur; unuttuğu zaman kalbini vesveseyle doldurur.
Racim; lânet olunmuş manasınadır. Lânet de; Allah-ü Tealâ’nın rahmetinden kovmak demektir. Bu, ancak kâfir için kullanılır. Burada; racim ile kast olunan mana budur.
Öbür taraftan lânet; iyiler derecesinden ve hayırlı-salihler makamından uzaklaştırmak manasına gelir. Bu da müminlerden fâsık olanlar hakkında caiz olur.
Birinci mana (Allah’ın rahmetinden kovulma)yı fâsık da olsa hiçbir (mümin) şahıs hakkında kullanmak caiz olmaz.
Şeytanın uğursuz isimlerinden ve kötü sıfatlarından Kur’an-ı Kerimde bahsedilmiştir. Şeytan ateş kuvvetinden yaratılmıştır. Kibirlenerek haddi aşmak ile hususileşmiştir. Melekler Hz Âdem’e secde ederken o secde etmekten kaçındı.
İblis için, Mevlâ’nın (alâkasını) kesmesi ve lânetinin dışında başka bir azap olmasa bile, elbette bu ceza ona yeter. Hangi ceza alâkanın kesilmesi ve terk edilmekten daha şiddetlidir? Hangi ayrılık lânetten ve horlanmaktan daha büyük bir zarardır?
İşte istiazede mineşşeytanirracim demekle, ister mü’minlerden olup selametten uzaklaşmakla lanetli, ister rahmeti ilahiden uzaklaşmış iblis gibi lanetli olsun cümlesinden Hz. Allah’a sığındım manasına gelmiş olur.

Euzünün faydası: İbadet esnasında ve ilim öğrenirken Şeytan’ın vesveselerinden korunmaktır.
İbni Abidin diyor ki: “İster surenin başından başlasın, ister ortasından; ister namazda olsun, ister namaz dışında, Kur’an okumak için eûzü okumak sünnettir.”
Mümin bir evin kapısına giden garip bir kimseye benzer. Kapıda onu parçalamak isteyen köpekler vardır. Adamın da onlara karşı koyacak gücü olmadığından, her hamlesi köpekler tarafından geri püskürtülür. Burada çare, ev sahibine seslenip ondan yardım istemektir. Çünkü, sahibinin köpekleri bir defa menetmesi, senin bin hamlenden daha iyidir.
Şeytan da Allah’ın kapısında, Allah’a yönelen herkesi helâk etmek isteyen bir kelp (köpek) tir. Kul, şeytanın vesveselerinden, dalâlete düşürme çabalarından, dünyaya geldiğinde ağlamasına sebep olan dokunmasından Allah’a sığınmalıdır.

Bazı kâmiller şöyle buyurmuşlardır: Mel’un Şeytan’dan, her vakit Muin olan Allah’a sığınmak lâzımdır. Hususiyle, hoca önünde ilim öğrenirken talebelerin Allah’a sığınmaları lâzım; zira insanın senelerce Allah’a ibadet etmesinden, bir saat dinî meseleler ve itikadı düzeltecek ilimlerle meşgul olması Şeytan’a daha ağır gelir.
Rivayet:
İblis tahtını su üzerine koyar ve Âdemoğlunu dalâlete düşürmek üzere avânelerini gönderir. Geri dönünce herkes, adam öldürmek, içki içmek, zina gibi ne günahlar işletmiş ise haber verir. Fakat Şeytan bunlardan fazlaca memnun olmaz. Ta ki içlerinden biri: “Ben filan sabînin peşine takıldım, ona vesvese verdim ve onun dinî ilimlerin öğretildiği medreseye gitmesine mani oldum” deyince: “Tamam! Sen benim yanımda diğer arkadaşlarından daha değerlisin.” der ve onu en baş köşeye oturtur. (tefciruttesnim fi kalbin selim)
istiazenin hakikatinin zahir olması sadece sözde “euzü billahimineşşeytanirracim” demekle mümkün değildir. Elbette huzuru kalple söylenmesi lazımdır. Sözünün hal ve fiiline uygun olması gerekir. Dilin “euzü billah” “ben Allah’a sığınırım” derken, hal ve fiilinin “euzü bişşeytan” “ben şeytana sığnırım” dememelidir.
Hasan-ı basri hazretleri şöyle buyurdu;
“Kim hakiki bir şekilde şeytandan Allah’a sığınırsa, bu da huzuru kalple mümkündür; Cenab-ı Allah onunla şeytan arasına 300 perde gere; perdenin arası yerle gök arası gibidir.” (ruhul beyan tefsiri)
Ebu Said-El-Hudri(r.a) dedi ki: Rüyamda İblis’i gördüm, sopa ile vurmak istedim. İblis:
- Ben sopa ve silahtan değil, istiâze edenlerin istiâzesinden ve ihlâslıların marifet nurlarından korkarım.
Bazı Âlimler şöyle rivayet etmiştir:selamlasmanin-hukmu-nedir
İSTİÂZEDE BEŞ MÜHİM HUSUSİYET VARDIR.
1. İstiâzede; yani “sığınma” dadır.
Bundan maksat: Geride geçtiği gibi Kur’an okurken vesveseyi defetmektir. Bunun için ayet-i kerime ile meşru olmuştur. Ayet-i kerimede emir, her ne kadar Peygamberimiz’e gelmişse de ümmetiyle beraberdir. Çünkü Peygamberimiz’in ashabından biri olan Hz. Ömerin gölgesinden korkan Şeytan, nasıl olur da Rasülullah’a yaklaşabilir? Kaldı ki, peygamberimizin şeytanı Müslüman oldu.
Ayet-i kerimede, “eûzü oku” emriyle muhatap olan ümmettir. Zira Peygamber (a.s) eûzü okumakla emrolunursa; ümmeti haydi haydi emrolunur.
2. İstiâze kelimelerinde; yani sığınmak için söylenen sözlerdedir.
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
Ayet Meali: “De ki: Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Ey Rabbim! Oların huzurumda olmalarından da sana sığınırım!” (El-Mü’minün- 97,98)
Efendimiz namaza başlarken bu ayeti okurlardı.
Bir adam Peygamberimize, uykusuzluktan şikayet etti. Efendimiz uykudan önce şöyle dua et buyurdular: “Allah’ın gazabından, azabından, kulların şerrinden, Şeytanların vesveselerinden ve bana gelmelerinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.”
Hz. İsa (a.s): “Kim bir yere iner ‘Allah’ın yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam kelimelerine sığınırım.’ derse ona habis ruhlardan hiçbir şey zarar vermez.”
3. İstiâze eden kişidedir:
Allah-ü Tealâ’nın sığın emri, bütün müminler içindir; bir şahsa mahsus değildir. Zira Hz. Allah, Peygamberlerin ve velilerin Allah’a sığındığını bizlere anlatıyor. Öyle olunca, bütün mahlûkatın Allah’a sığınması lazımdır.
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ
قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَىٰ أُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ ۚ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Nuh (as): “Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım.” dedi” (Hûd-47),
Kendine “Ey Nuh selametle in.” denildi. (Hûd-48) Allah’a sığınan selâmet ve bereket hil’atine kavuşur.1
وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الْأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ ۚ قَالَ مَعَاذَ اللَّهِ ۖ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ ۖ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Yusuf (as): “Allah’a sığınırım, o benim efendimdir.” dedi...
(
Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve "Haydi beri gel!" dedi. Yusuf: "Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar" dedi. –elmalılı meali-)
(Yusuf- 23) Böylece hileden kurtuldu. Kim Allah’a sığınırsa günahlardan korunma hil’atini bulur.
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُوا بَقَرَةً ۖ قَالُوا أَتَتَّخِذُنَا هُزُوًا ۖ قَالَ أَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
Musa (as) da: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” dedi.
(El-Bakara- 67) (Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi. –elmalılı meali-)
Peygamber Efendimiz, Kul eûzü bi-rabbi’l felak ve kul eûzü birabbi’n-nas sûrelerinde olduğu gibi bir çok yerde istiâze ile emrolundu.

4. Kendisinden sığınılanda; yani Şeytandadır.
Şeytan’ın her türlü vesveselerinden sığınsınlar diye, hususi ile “vesvese, dürtüş, dokunma” gibi bir şey ifade edilmemiş; “Şeytanın şerrinden sığın” denilmiştir.
Sonra, kendisinden sığınılan, hem insan Şeytanları hem de cin şeytanlarıdır. Nitekim ayet-i kerimede: “İnsan ve cinlerden olan Şeytan’ın şerrinden” denilmiştir.
5. Kendisi için istiâze olunandadır.
İstiâze, itaat üzere adım atmaktır. Zira Şeytan’dan kaçmadıkça kul itaata başlayamaz. Kul bunun şeklini bilemeyeceği için Hz. Allah, “Eûzübillâhimineşşaytanirracim de” demek suretiyle bunu öğretmiş oluyor. Eûzü çeken kul: “Her şeyi işiten, her gizliyi bilen Allah’ım! Sen Şeytan’ın vesvesesini işitiyorsun ve onu def’etmeye muktedirsin. Lütfunla benden def’et ki, sana itaat edebileyim; zira ben, âciz ve zelil bir kulum; sen ise Kadîr ve Celîl Mevlâ’sın” demiş oluyor.
Allah’ım! Bizi şeytanın hilelerinden muhafaza et ve bizi haklarında
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
“Benim kullarım üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur” (El-Hicr -42) buyurduğun kullarından eyle. Amin.
Muhammed İbni Vasi, her gün sabah namazından sonra şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Sen bize, bizim kusurlarımızı gören bir düşman musallat kıldın ki, o ve askerleri, bizim onları görmediğimiz yerde bizi görürler.
Allah’ım! Senin rahmetinden ve affından ümidini kestiği gibi bizden de ümidini kestir. Cennet’inle arasını uzak kıldığın gibi, bizimle de arasını uzak kıl. Sen her şeye kadirsin.”
Şeytan en çok salih insanlara musallat olur; amellerini bozmaya, hatta ölürken imanlarını çalmaya uğraşır. Çünkü bu Şeytan’ın son fırsatıdır.
Hz. Allah sizi, bizi yakîn itikadda sabit kılsın. Kâmil imanla bu âlemden irtihali nasip etsin. Amin.
İbn-i Abbas (R.A)’dan Rasülüllah (as) buyurdular ki: Kur’an-ı Kerimin tazimi, “Eûzü billâhi mineşşeytanirracim” iledir, anahtarı da “Bismillâhirrahmanirrahim”dir.
İstiâze sanki Kur’an-ı Kerim için bir süpürgedir. Kur’an okuyan kişi, onunla önce kalp meydanını nefsî düşüncelerden ve dilini de günah çeşitlerinden temizler. İstiâze şeytanı çok ezici (tesirini kırıcı)dır.
İsmail Hakkı Bursevî Hz.leri dedi ki: “Kur’an okumak Rab ile konuşmaktır. İşte bunun içindir ki, hafızlara ve Kur’an okumaya devam edenlere Şeytanın düşmanlığı çok daha şiddetlidir.”
Vehb İbni Münebbih (rahmetullahi aleyh) rivayet eder: Allah-ü Tealâ Hazretleri, Şeytan’a emir buyurmuştur ki: Hazret-i Muhammed’e git, soracaklarına cevap ver.Şeytan da eli asalı bir ihtiyar adam kıyafetinde gelmiş.
Peygamber Efendimiz Hazretleri sormuşlar:
-Sen kimsin?
-İblisim.
-Niçin geldin?
-Allah’ın emriyle, soracaklarına cevap vermek için geldim.
-Ya mel’un, ümmetimden kaç düşmanın vardır?
-On beş düşmanım vardır:
Baş düşmanım sensin,
Adâletle iş gören hükümdarlar,
Mütevazi, yani alçak gönüllü zenginler,
Ticaretinde doğru olan tüccar,
Allah’tan korkan alimler,
Nasihatli ve herkese hayır isteyen müminler,
Kalbi merhametli kimseler,
Tövbe eden ve tövbesinde sebat edenler,
Haramdan son derece sakınanlar,
Daima abdestli bulunanlar,
Çok sadaka verenler,
İnsanlar arasında güzel huy ile yaşamakta olanlar,
İnsanlara menfaati dokunanlar,
Kur’an-ı Kerim’i çok okuyanlar,
Gecelerde herkes uyurken kalkıp namaz kılanlardır. (Ruh’ul Beyan).
Bir rivayette; Kim günde 10 kere Şeytan’dan Allah’a sığınırsa; Hz. Allah ona bir melek gönderir ve şeytanı ondan uzaklaştırır.
Diğer bir rivayette; Mümin şeytanı lânetlediği zaman: “Şeytan mel’una lânet okudun”. der. Kul, “Eûzübillâhimineşşaytanirracim” dediği zaman Şeytan: “Sırtımı kırdın, beni helâk ettin” der.
Hadis-i Şerif: <I>Sizden her birinizin, bir melekten bir de şeytandan yakını vardır. Ashap: Senin de mi ey Allah’ın Rasülü?” dediler. “Evet! Benim de. Lâkin Allah bana yardım etti de; bana yakın olan Şeytan Müslüman oldu ve bana ancak iyiliği tavsiye eder.” buyurdu.</I>
Hadis-i Şerif: <I>İki şeyle Hz. Âdem’den üstün kılındım. 1. Benim Şeytan’ım kâfir idi. Allah bana yardım etti de; Müslüman oldu.2. Zevcelerim bana yardımcı oldular. Âdem’in Şeytan’ı kâfir idi, zevcesi de hata üzerine kendisine yardımcı olmuştu.</I>
Bizim şerrinden sığınmamız gereken Şeytan, bize yakın olan, bize musallat kılınan Şeytan’dır. Peygamberimize yakın olan şeytan Müslüman olduğu için O ; İblis’ ten Allah’a sığınır.
İblis, Allah-ü Tealâ’dan, insanların dirileceği güne kadar hayat istedi. Hz. Allah arz ve semada önceden yapmış olduğu ibadetlere mükâfat olarak kendisine belli bir vakte kadar hayat hakkı verdi. Çünkü Hz. Allah amel edenlerin ecrini boşa çıkarmaz; kâfirlerinkini dünyada, müminlerinkini ahirette verir.
Bazı âlimler: “Şeytan kötülüğe meyli olan kimselere tesir eder.” dediler. Allah-ü Tealâ, İblis’ten hikâyeten şöyle buyurur:
وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ ۖ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ إِلَّا أَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي ۖ فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنْفُسَكُمْ ۖ مَا أَنَا بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّ ۖ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِ مِنْ قَبْلُ ۗ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ayet Meali: İş bitince, Şeytan da der ki: “Şüphesiz Allah size gerçeği vaat etti, ben de size vaat ettim. Ama size yalancı çıktım. Maamafih, benim sizin üzerinizde bir hakimiyetim yoktu, ancak sizi davet ettim. Siz de hemen bana icabet ettiniz. Binaenaleyh beni kötülemeyin. Kendinizi kınayınız. Ben sizi kurtaramam, sizde beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, sizin bundan önce, beni Allah’a şerik koşmanızı tanımadım. Muhakkak ki zalimlere acıklı bir azap vardır.” (İbrahim- 22)
Şeytanın hilesinden kimse emin olamaz. Herkesin Allah’a sığınması lâzım. Ebu Hüreyre (ra): “Allah’ım! Zina etmekten ve hırsızlık yapmaktan sana sığınırım.” diye dua ederdi. Bunu duyanlar:
- Sen yaşlı bir zatsın. Rasülullah’ın arkadaşısın. Böyle olduğun halde sende mi zina ve hırsızlık yaparım diye korkuyorsun? dediler. O:
- İblis hayatta iken nasıl kendimden emin olabilirim! dedi.
Allah-ü Tealâ Musa (as)’a: “Ya Musa! İblis ölmediği müddetçe, onunla mücadeleyi bırakma” diye vahyetti.
İblis ölmek şöyle dursun; uyumaz bile. Hasan-ı Basri Hz. Lerine: “İblis uyur mu?” dediler. O: “Eğer İblis uyusaydı; biz rahat ederdik.” buyurdu (Ruh-ul-Beyan ve Mecalis-i Rumi)

ŞEYTANIN ÇOCUKLARI, İSİMLERİ VE VAZİFELERİ
Birinci sura kadar yaşayacağı için, İblis’e nesil verildi.İblis’in birçok çocukları vardır. Her birinin isimleri ve görevleri vardır.
1. Hanzeb. Namazda vesvese verir. Namazda böyle bir şey hissedince Allah’a sığın.
2. Velhan. Temizlikte çok su kullandırarak vesvese verir. Çok su kullandırır, sonra da gülüp alay eder.
3. Zellenbur. Bu da çarşılarda esnafa bozuk mal satmayı, yalan yemini, malını methetmeyi, malın kusurunu gizlemeyi ve insanları aldatmayı güzel gösterir.
4. Vesnan. Uyku şeytanıdır. Namaz ve diğer ibadetler için kafayı ve göz kapaklarını bastırır, zina ve hırsızlık gibi haramlar için insanı uyarır.
5. Betr. Musibet şeytanıdır. Bağırıp çağırma, yüze tokat vurma gibi cahiliye adetlerini güzel gösterir.
6. Dasim. Yemek şeytanıdır. İnsan besmele çekmediğinde, onunla yemek yer, eve girer, yatakta uyur, besmele ile dürülmemişse elbiseleri giyer, karı koca arasında düşmanlık meydana getirmeye çalışır.
7. Metun veya mesût. İnsanlar arasında yalan haberleri yayar, sonra onların aslı çakmaz. Kişinin her duyduğunu konuşması yalan olarak kendine yeter.
8. El Ebyaz. Peygamberlere ve velilere musallat olan şeytandır. Peygamberlere bir zararı dokunamaz, veliler ise onunla mücadele ederler. Allah’ın korudukları selâmettedir, korumadıkları ise sapıtırlar (Gazali’nin Bidayet-ül Hidaye şerhi).
RİVAYET:
İblis yeryüzüne indirilince şöyle dedi: “Ya Rab! Beni yeryüzüne indirdin ve rahmetinden kovdun, bana bir ev ver”. Hz. Allah.
- Hamamları verdim. İblis:
- Oturacak yerler ver.
- Çarşılar ve yolların kesiştiği yerleri verdim.
- Yemek ver.
- Besmelesiz yenilen yemekleri verdim.
- İçecek ver.
- Sarhoşluk veren her şeyi verdim.
- Müezzin ver.
- Çalgı aletlerini verdim.
- Okuyacak bir şey ver.
- Şiir verdim.
- Kitap ver.
- Dövme’yi verdim .
- Söz ver.
- Yalanı verdim.
- Elçiler ver.
- Sihirbazları verdim.
- Avcılar ver.
- Kadınları verdim. buyurdu.(Bahr-il-Ulûmis emerkandi.)

HİKAYE
Mesneviden: Hz. Muaviye (r.a) sabah uyurken İblis gelip kendisini namaza kaldırır. Hz Muaviye: Ey İblis! Sen hep kötülük emrederdin, nasıl olur da beni namaza kaldırıyorsun? Şeytan.
“Sen bir gün sabah namazı vakti uyuyakalmış, Hz. Muhammed’in arkasında cemaatle namaz kılamamıştın. Öyle pişman oldun, öyle üzüldün ki; birkaç kat fazla sevap verildi. Tekrar uyuyup aynı sevabı almandan korktum da onun için uyardım.” dedi.
1 Hil’at:Eskiden, Padişah veya vezir tarafından takdir edilen, beğenilen kimseye giydirilen süslü elbise, kaftan. (tefciruttesnim fi kalbin selim)
Şeytanın peygamber efendimize itirafları;
İbni Abbas (ra)dan rivayet olundu:
Efendimiz Hz. Bir gün mescidi nebeviden çıktı, iblis mescid-i nebevinin kapısındaydı. Efendimiz hazretleri ona sordu;
-  Seni mescidimin kapısına kadar getiren sebep nedir? İblis:
- Beni buraya getiren Allah’tır. Peygamberimiz:
- Niçin? İblis:
- İstediğin şeyi bana sorman için.
ibn-i abbas dedi ki; efendimiz hazretlerinin şeytana ilk sorduğu namaz hakkındaydı;
- ey mel’un! Ümmetimi niçin namazlarını cemaatle kılmalarına mani oluyorsun?
- Ya Muhammed! Ümmetin cemaatle namaz kılmak için evden çıktıkları zaman beni çok sıcak bir humma (ateş) tutar. Onlar cemaatten ayrılmadıkça ateşim sönmez.
Efendimiz yine sordu;
- Ümmetimi neden ilim ve dua meclislerinden men ediyorsun?
- Onlar dua ederken ben sağır ve kör olurum. Onlar dua ve ilimden ayrılana kadar bu halde kalıyorum.
- Ümmetimi niçin Kur’an’dan (okumak ve hizmet etmekten) men ediyorsun? İblis:
- senin ümmetin kur’an-ı Kerim okudukları zaman ben kurşun gibi eriyorum. dedi.
- Ümmetimi niçin cihattan men ediyorsun?
- Onlar cihat için çıktıklarında, dönünceye kadar ayaklarıma kelepçeler takılır.
-ümmetimin hacca gitmelerine niçin mani oluyorsun?
-Hacca gittikleri zaman, dönünceye kadar zincirlere ve demir halkalara bağlanırım.
- ümmetime neden cimri olmaları için vesvese veriyorsun?
-ümmetin sadaka vermeyi düşündükleri ve niyet ettileri zaman tahta biçildiği gibi bende başımdan bıçkı ile biçiliyormuşum gibi anlatılması zor ağrı ve acı çekiyorum. Dedi (Mefatih-ut-Tefasir’den) (ruhul beyan tefsiri)
[Burada anlatılanlar tefciruttesnim fi kalbin selim 1. Cilt 1-22. Sflerden ve ruhulbeyan 1. Cilt 23-38. Sflardan alınmıştır.]

0 yorum:

Yorum Gönder