19:15 -
akşemseddin,Allah,bayram,beyazıtı bestami,caferi sadık,cehennem,devamlı zikir ile mesgul olmak,Gündelik Hayat,iman,kabir,mü'min,mümin,ölüm,sual
No comments
BEŞ BAYRAM
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّىٰ /وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّىٰ
Meali: Doğrusu felah buldu (günahtan) temizlenen. Ve Rabbinin ismini anıp da namaz kılan... (Elmalılı tefsiri)
Küfür ve measiden pak olan kalp ve lisanı ile Rabbinin ismini zikredip namaz kılan kimse kötü şeyden kurtuldu ve istediğine arzuladığına kavuştu. Fakat siz ehli şekavet dünya hayatını ahiret üzerine tercih edersiniz. Hâlbuki ahiret hayatı bu dünyanın metaından ziyade hayırlı ziyade bakidir. Doğrusu şu nefsini küfür ve mesaiden pak edip namaz kılan kimsenin felah bulması ve ahiretin hayırlı ve baki olması evvelkilerin sahifelerinde sabittir. (A’la 14-15)
İmam-ı Gazali müellifin amellerinin mertebelerinin 3 olduğunu söyler:
1- Kalpten fasit ve kötü düşünceleri çıkarmak ve bu vesile ile kalp temizliğine kavuşmaktır. İşte tezkiye-i kalp bu şekildedir.
2- Hz. Allah’ın zatını sıfatını ve esmasını bilmek ve onun için hazırlıklı olmaktır. Bu da halikı zikretmek suretiyle mümkündür.
3- Hizmet ve taatla meşgul olmaktır. Bu da namazdır. Namaz tevazu ve huşudan ibarettir. Kim kalbini nurlandırmak isterse azasından huşu ve huzuru mutlaka izhar etmelidir.
عيد الفطر iydü fıtra: fıtra bayramı yani hılkat sadakası başımızın gözümüzün sadakasını verdiğimiz Ramazan Bayramıdır.
عيد النخر İydünnahr kurban bayramıdır.
Peygamber efendimiz Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman 2 bayram yaptıklarını görüyor. Dinimizde olmayan atalarından kalma nevruz diğeri yazdan sonbahara geçince yaptıkları bayram. Peygamber efendimiz “siz bu bayramları bırakın. Ben size bu bayramlar yerine 2 bayram getirdim. Birisi ramazan-ı şerif, diğeri de kurban bayramıdır.” Buyuruyor.
Bayram günü sevinç günü demektir. Peki, neden seviniliyor? Bayram günü gelince artık oruç bitti. Aç kalmaktan kurtulduk diye mi? Teravihten sareden (salavattan) kurtulduk diye mi? Hayır. Aksine mü’min buna çok üzülür. Oruçlarını tutmuşlar ibadet-ü taatla meşgul olmuşlar, kulluk vazifelerini yapmanın gururu içerisinde Rabbimizden affımızı ümit ediyoruz. Bayram sabahı vazifeli bir melek tarafından “ey mü’min işte cehennemden kurtuluş beraatı.” diye nida olunur.
İbn-i Mesut (r.a.) rivayet eder; Peygamber efendimiz şöyle buyurdu: “kullar oruçlarını tutup bayrama çıktıklarında Hz. Allah şöyle buyurur, ‘Ey Meleklerim! Her amel yapan ecrini ister. Benim oruçlarını tutan kullarımda bayrama çıktılar ve kazançlarını istemektedirler. Şahit olun siz, ben onları mağfiret ettim.’ Bir münadi onlara ‘Ey ümmeti Muhammed! Yerlerinize dönünüz sizin günahlarınız sevaba çevrildi.’ Diye nida eder.”
Şeytan bayram günü gelince feryat edermiş. Avanesi “efendim nedir sizi kızdıran” diye soruyor. Şeytan “emeklerimiz boşa gitti. Cenabı Hakk onları affetti.” Diyor. Avanesi “bizden istediğiniz var mı?” diye sorunca şeytan “evet, onlara şehevi ve nefsani şeyler dinletin. İçki içirin kumar oynatın. Onların Allah’ın mağfiretinden mahrum olmalarına ne sebep olacaksa onları yaptırın.” Der. Cenab-ı hakk şerlerinden muhafaza buyursun.
Enes bin malik Hz. Buyuruyor ki;
Mü’min için 5 bayram vardır.
- 1. Bayram: bir mü’min 1 gün boyunca yani 24 saat geçtiği halde amel defterine hiçbir günah yazılmazsa o gün o mü’minin bayramıdır. Cenab-ı Hakk saf bir kulu günah işlediği zaman hemen meleklerine emir buyuruyor. “ey meleklerim! Eğer o kulum 6 saat içerisinde tevbe etmezse defterine yazın, ama benim kulum hatasını anlayıpta 6 saat içerisinde tevbe ederse ben o kulumun günahını affettim. Sizde o günahı defterine kaydetmeyeceksiniz.”
Peki, bu iltimas, bu kolaylıklar kimin için? Tabii ki ameli salih işleyenler içindir.
Bir kimse değil bir fakülte 10 fakülte bitirse, devlet reisi olsa, zamanın en büyük makamına otursa, iman olmasa, ameli salih olmasa ruh bedenden çıkınca gideceği yer cehennemi zümera değil midir?
Ameli salih: Hz. Allah’ın razi olduğu şeyi dinlemek demektir. Yalnız farzları vacipleri sünnetleri işlemek değil, nehiylerden kaçmak demektir. Bir amelin Allah rızasını kazanması için ameli salih olması lazımdır. Amelin salih olması içinde 2 şart lazımdır.
1- Peygamber efendimizin sünnetine uygun olacak.
O büyük zatlar, imam-ı Rabbani İmam-ı Azam Hz. O makama o mertebeye nasıl yükseldiler? Noktasına kadar her işlerinde peygamber efendimizin sünnetinden bir an bile ayrılmadıkları için.
Bir gün İmam-ı Azam Hz. Abdesthaneye sağ ayakla giriyor da günlerce ağlıyor, gözyaşı döküyor. Tevbe istiğfar ediyor. Niçin? En küçüğü de olsa bir sünneti yapmadığı için.
2- Ameli ihlas ile yapmak.
İhlas: Hz. Allah’ın bir sırrıdır. Kendi rızasını isteyenlere ve onu elde etmek için gayret sarf edenlerin kalbine ihsan ettiği bir nimettir.
Hadis-i Şerif: ihlas, niyet ve kalp rıza-i ilahinin gayrısından mücerred olup, ne melek bilir yazar, ne şeytan bilir bozar.
Ameli salihi hakiki iman sahipleri yapar. Hakiki iman sahibi nasıl olur? İslam, kendisine dünya ve dünyanın içerisinden daha sevgili gelmesidir.
Akşemseddin hazretlerinin 12 tane oğlu vardı. Bir gün hepsini yanına çağırıp, bakıyor ve Elhamdülillah diyor. Çocuklar kendileri büyüdükleri için şükrettiğini zannediyorlar. Talebelerinden birisi “efendim niçin şükrettiğinizi anladım” diyor. Akşemseddin hazretleri soruyor, o da: “siz evlatlarınıza bakıp kalbinizdeki Allah sevgisi üzerine galip gelmediğini görünce sevinip şükrettiniz.” Diyor.
Cüneyd-i bağdadi hazretlerinin gözü ağrıyor. Doktora gidiyor. Doktor “sakın gözüne su dokundurma, eğer su sürersen kör olursun.” Diyor. Eve gelen hazreti Cüneyt abdest alıp 2 rekât namaz kılıyor ve yatıyor. Uyandığında gözündeki bütün ağrıları geçmiş, eskisinden daha iyi görür olmuş. O sırada gaipten bir ses “Cüneyt bizim için gözünden geçti, eğer o bizi andığı vakit cehennem ehlinin affını isteseydi, tamamı af olunurdu.” Diye nida olunuyor. Doktor geldiğinde ağrının tamamen gittiğinin eserinin bile kalmadığını görünce “bu hakkın ilacıdır. Asıl bizim gözümüz hastaymış da haberimiz yokmuş.” Diyor.
- 2. Bayram: ruhunu teslim ederken kelime-i şehadet ile gitmesidir. Eğer insan dünyadan imanla çıkarsa şeytanın hilesinden son nefesinde kurtulursa o günde insan için bayramdır.
Hz. Lokman oğluna: “ey oğul, ölüm bir hükümdür ki sana gelecek. Fakat ne zaman geleceğini bilmiyorsun. O seni yakalamadan sen ona hazırlan.” Buyurmuştur.
Ölüm döşeğinde olan hasta için güzel olan yüzünde bir ağırlık ve çirkinlik olmamak, sakin ve huzur içerisinde bulunmak, dilinde bolca şehadet getirmek ve kalben Hz. Allah’a hüsnü zan etmektir.
Suret güzelliğine gelince rivayet edildiğine göre Rasulü ekrem efendimiz: ölüyü 3 şeyde murakabe ediniz. Alnı terlediği, gözleri yaşardığı ve dudakları kuruduğu vakit bu kendisine inen Hz. Allah’ın rahmetidir. Boğazı sıkılmış gibi hırlar, yüzü kızarır, dudakları kurur ve yağlanınca bu da Hz. Allah’ın gadabıdır.
Dilinde kelime-i şehadet getirmek hayır alametidir. Çünkü peygamber efendimiz hadis-i şerifte “ölülerinize kelime-i şehadeti telkin edin, zira o şehadet geçmiş hataları yok eder.” Buyuruyor.
Son nefes çok önemlidir. Zira insanın sonunun ne olacağı hiç belli olmaz. Onun içindir ki hiçbir zaman hiçbir kimseyi hakir görmemelidir. Belki o son nefeste imanlı gidecek, fakat sen son nefesinden emin misin? Cenab-ı Hakk sü-i hatimeden kötü sondan muhafaza buyursun.
Terzilik yapan birisi ne namaz kılar ne oruç tutar, günaha devam ettiği halde hiç tevbe etmezmiş. Komşuları her zaman nasihat eder, sen böyle devam edersen yarın Cenab-ı hakka ne cevap vereceksin? Diyorlar. Terzi ise “ben tevbe edeceğim vakit her şeye tevbe edeceğim. O zaman Cenab-ı Hakk beni af eder.” Diyor. Bir gün büyük zatlardan birisi geliyor ve ona şu şekilde soruyor:
- Dünyada sana en çok kolay gelen şey nedir?
- Kumaşı alıp makasla kesmektir. Diyor. Büyük zat
- Peki, Azrail as geldiği zamanda kumaşı versem, kesebilir misin? Diye sorunca
- Sen ne diyorsun, o zaman can derdinde nasıl keserim. Diyor. O anda o zat
- Ölüm anında sana dünyada en kolay gelen şeyi yapamıyorsun da, bir defa bile kapısına varmadığın hakkın huzuruna nasıl varacaksın, nasıl tevbe edeceksin? Diyor. Terzi hakikatleri anlayıp, tevbe ediyor çok abid bir zat oluyor.
Beyazıt-ı Bestami Hz. Kâbe-i şerifin orada bir gencin Kâbe-i şerifin duvarına dayanmış hıçkırıklarla ağladığını görüyor. Gencin yanına giderek niçin ağladığını sual ediyor. Genç evvela kimseye derdini söylemek istemiyor. Fakat Beyazıt-ı Bestami Hz.’nin simasına bakıp nur yüzünü görünce onun mübarek bir insan olduğunu anlayıp derdini anlatmaya başlıyor. “biz üç kardeştik. Büyük abim 30 sene müezzinlik yaptı. 30 sene sonra vefat edeceği zaman bizden Kuran-ı Kerim istedi. Getirdik. Kur’an-ı Kerimi eline aldı. ‘bu kitap hak değildir. Batıldır.’ dedi ve imansız gitti. Onun küçüğü, abim 20 sene müezzinlik yaptı. O da öleceği zaman ölüm yatağında bizden Kuran-ı Kerim istedi ve getirdik. O da Kuran-ı Kerimi eline aldı ve ‘bu kitap hak değildir, batıldır.’ Dedi ve o da imansız gitti. Bende 10 senedir müezzinlik yapıyorum. Benim sonumda onlar gibi olur bende imansız gidersem diye ağlıyorum.”
3. Bayram: kabirde meleklerin suallerine cevap verebildiği an bayramdır. İşte o an sevin sevinebildiğin kadar.
3. Bayram: kabirde meleklerin suallerine cevap verebildiği an bayramdır. İşte o an sevin sevinebildiğin kadar.
Peygamber efendimiz “mü’minin kabri 70 arşın enine, 70 arşın boyuna genişletilir.” Buyuruyor.
Mü’min ölüme yöneldiği vakit, beraberinde kefen ve güzel koku bulunan güneş gibi parlak melekleri Hz. Allah gönderir. Adamın göreceği yerde beklerler. Ruhu çıktığı vakit yer ile gök arasında ne kadar melek varsa onun için istiğfar ederler. Gök kapılarının tümü kendisi için açılır. Ve her kapı kendisinden geçmesini ister. Ruhu Hz. Allah’a yükseldiği vakit melekler “ya Rabbi! Bu falan kulunun ruhudur.” Derler. Cenab-ı Hakk “onu geri çevirin ve onun için hazırladığım mükâfat ve iyilikleri ona gösterin. Zira ben ona vaat ettim. Sizi topraktan yarattım ve toprağa iade edeceğim. Tekrar topraktan çıkaracağım.” Ruh mezarına döner ve hatta kendisini defnedip dağılanların ayaklarının tıkırtılarını dahi duyar. Son bir eziyet olarak melekler onu alabildiğine sıkıştırır. Ve “Rabbin kim? Peygamberin kim? Dinin nedir? Diye sorarlar. Cevap verdiği vakit birisi doğru söyledin diye seslenir. Sonra güzel yüzlü ve güzel kokulu birisi karşısına gelir ve “nimetleri devamlı olan Allah’ın cennet ve rahmetiyle sana müjdeler olsun.” Der.
Mü’min kabrinde yeşil bir bahçe içindedir. Mezarı 70 zira genişletilir. Nurlandırılır ve ayın 14ü gibi parlar.
Kâfirlerin kabrinde 99 yılan kendisine musallat olur. Her yılanın 7 başı vardır. Isırır, sokar ve dirilinceye kadar cismini zehirler.
Hz. Ömer vefat ettiği zaman kabre konulduktan, cemaat dağıldıktan sonra, Hz. Ali, “bakalım Ömer, sual meleklerine ne cevap verecek” diye merak ederek, kabrin bir kenarına, eğilip beklemeye başlar. Biraz sonra beklenen melekler heybetle gelip sorularını sormaya başlar.
— Rabbin kimdir? Nebin kim? diye sormaya başlayınca hiddete gelen büyük halife, şu şekilde sorar;
— Siz kimsiniz, Buraya nereden ve niçin geldiniz? melekler, onun diğer insanlar gibi olmadığını anladılar ve sorularına cevap vermeye başladılar:
— “Biz yedi kat semadan, buraya sana kabir suali sormak için geldik. Bizi bu vazife ile Allah vazifelendirdi, biz münker ve nekir melekleriyiz ve herkese aynı soruları sormak bizim vazifemizdir” dediler. Hz. Ömer tekrar;
— Siz yedi kat semadan geldiğiniz halde, Allah ı unutmadınız mı? diye sorunca, melekler, kendilerinin vazifelerinin Allah’a ibadet etmek olduğunu ve unutmadıklarını söylediler.
Melekler bu cevabı verince, Hz. Ömer hiddetlenerek.
— Siz o kadar uzak yerden geldiğiniz halde Allah ı unutmadınız da, ben koskoca Ömer iki karış toprağın altına girmekle mi Allah ı unutacağım. Bir daha ümmeti Muhammed’e, böyle çirkin surette gelmeyeceksiniz ve böyle yakışıksız sualler sormayacaksınız. Bakın, şu anda sizi geri gönderiyorum, sakın bundan sonra söylediklerimi unutmayın.
Meleklerle Hazreti Ömer arasındaki bu hadiseye şahit olan Hz. Ali gözyaşlarını tutamayarak:
— Ya Ömer! Hakikaten sen Ömer-i Adilsin. Hayatın da, mematın da, ümmete rahmet senin, der ve ağlayarak kabri terk eder.
— Rabbin kimdir? Nebin kim? diye sormaya başlayınca hiddete gelen büyük halife, şu şekilde sorar;
— Siz kimsiniz, Buraya nereden ve niçin geldiniz? melekler, onun diğer insanlar gibi olmadığını anladılar ve sorularına cevap vermeye başladılar:
— “Biz yedi kat semadan, buraya sana kabir suali sormak için geldik. Bizi bu vazife ile Allah vazifelendirdi, biz münker ve nekir melekleriyiz ve herkese aynı soruları sormak bizim vazifemizdir” dediler. Hz. Ömer tekrar;
— Siz yedi kat semadan geldiğiniz halde, Allah ı unutmadınız mı? diye sorunca, melekler, kendilerinin vazifelerinin Allah’a ibadet etmek olduğunu ve unutmadıklarını söylediler.
Melekler bu cevabı verince, Hz. Ömer hiddetlenerek.
— Siz o kadar uzak yerden geldiğiniz halde Allah ı unutmadınız da, ben koskoca Ömer iki karış toprağın altına girmekle mi Allah ı unutacağım. Bir daha ümmeti Muhammed’e, böyle çirkin surette gelmeyeceksiniz ve böyle yakışıksız sualler sormayacaksınız. Bakın, şu anda sizi geri gönderiyorum, sakın bundan sonra söylediklerimi unutmayın.
Meleklerle Hazreti Ömer arasındaki bu hadiseye şahit olan Hz. Ali gözyaşlarını tutamayarak:
— Ya Ömer! Hakikaten sen Ömer-i Adilsin. Hayatın da, mematın da, ümmete rahmet senin, der ve ağlayarak kabri terk eder.
Beyazıt-ı Bestami hazretleri kabre girdiği zaman sual melekleri “Rabbin kimdir?” diye sorunca o,
“siz gidin beni Rabbime sorun. Eğer Hz. Allah ‘o benim kulumdur’ derse ne ala, eğer demezse benim Rabbim Hz. Allah’tır desem ne fayda.” Buyuruyor.
- 4. Bayram: mahşer gününde hesabı güzelce verir, sıratı geçer, amel defterini sağ taraftan alırsa ve sevapları, günahlarından ağır gelirse o kişi için 4. Bayramdır.
- 5. Bayram: kulun Rabbül Âlemine nazar ettiği cemali ilahi ile müşerref olduğu gündür.
0 yorum:
Yorum Gönder