16:11 -
gece ibadeti,ibadet,ihlas,kalb,kalbi zikir,kalp temizliği,Muhtelif Mevzularda Tavsiyeler,salihlerle oturmak,tazarru,tezkiyei kalb
7 comments
KALB TEMİZLİĞİ
إِلَّا
مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ*يَوْمَ لَا
يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Ancak
Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." (şuara 88-89
elmalılı hamdi yazır meali)
Cenab-ı Hakkın ayeti kerimede buyurduğu üzere dünyada
ne kadar çok mala mülke sahip olursa olsun, hangi mevkiye hangi makama çıkarsa
çıksın, insanlar için övünç kaynağı olan oğulları evlatları ne kadar çok ve
kalabalık olursa olsun, o günde yani kıyamet gününde fayda vermeyecektir.
O gün faydalı olan tek şey kalbi selim yani temiz
kalptir. Ancak bu bahsedilen temiz kalp; hani pek çok kez duyduğumuz üzere “ben
namaz kılmıyorum ama kalbim temiz, oruç tutmuyorum ama kalbim temiz” diyerek
ibadetlerine dikkat etmediği, günahtan kaçınmadığı halde sadece birtakım
kelimeleri söylememek, insanlara büyük zararlar verecek şeyler yapmamak ile olduğu
zannedilen temizlik değildir.
İşte bu temiz kalbin nasıl husule geleceği, kalbin
nasıl temizleneceği, ayette kasdedilen temizliğin ne olduğunu izah etmeye
çalışacağız…
Cenab-ı hakkın ayeti kerimede zikrettiği üzere kalb-i
selim yani selim, doğru, temiz kalb, kalb hastalıklarından temiz olan kalbdir.
Kalb, en şerefli aza, imanın karargahı ve rahmanın
nazargahı olduğu için kalb diye isimlendirilmiştir.
Hadis-i şerifte peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“Dikkat edin cesette bir çiğnem et parçası vardır. O
iyi olduğu zaman bütün vücut iyi olur. O bozulduğu zaman bütün vücut bozulur.
Dikkat edin o kalbdir.” Buyurmaktadır. (buhari – müslim)
Öyle değil mi? Kalb büyüklük bakımından ortalama olarak
insanın yumruğu kadar ufak bir şey iken, her sözünde sadık olan peygamber
efendimizin haber verdiği üzere; hem dünyevi anlamda hemde uhrevi anlamda
bedenimizin sıhhat ve afiyetini temin eden kalbdir.
Kalb Allah tarafından geniş olarak vasıflandırılan şeylerin en büyüğüdür.
Dünyevi anlamda; kalbimiz sıhhatli olduğu zaman
bedenimizde sıhhatli ancak eğer ki kalbimiz rahatsızlansa, bir hastalık husule
gelse bütün beden o kalpteki hastalık sebebi ile hareketlerini kısıtlamak
temkinli davranmak dikkat etmek üzerine sevk olunur ki kalbin rahatsızlığı bu
vasıta ile bütün bedene sirayet eder.
Uhrevi anlamda ise; ibadetlerin hakikati, imanın
hakikati kalpte olmakla, eğer ki, kalp sağlam olur ibadeti ihlas ile yaparsa
bütün ibadetler makbul, ancak kalp temiz olmayıp ibadetler de ihlas olmazsa o
zaman eliyle verdiği sadakası, bütün bedeniyle kıldığı namazı gibi bütün
bedenin ibadetleri bozuk olur.
Demek ki kalp temizliği, bizim anladığımız üzere basit
bir temizlik değildir. Bunun gibi kalp dahi bizim anladığımız kadar basit
değildir.
Çünki bizler kalp dendiği zaman ya organ ve hastalık
olması üzerinden, yahut sadece yüzeysel sevgiler üzerinden kalbi
vazifelendiriyoruz.
Hâlbuki kalbin 7 tabakası vardır;
1-
Sadr, yani gönül,
burası islamın yeridir. Ayrıca vesveselerin yeridir.
+ yani İslam, kalbin sadr tabakasında bulunan bir nurdur ki; eğer ki bu tabakayı hakkı ile temizleyebilmiş ise İslam’a bağlılığı o derece kuvvetli, ibadetlerinde ihlası o derece çok ve vesveseleri az olur. Ancak eğer bu tabaka tam temiz değilse o zaman ibadetlerinde vesvesesi çok, İslamlığı ise az olup, Cenab-ı Hakk’ın emir ve nehiylerine yerine getirmekte o kadar zayıf olur.
+ yani İslam, kalbin sadr tabakasında bulunan bir nurdur ki; eğer ki bu tabakayı hakkı ile temizleyebilmiş ise İslam’a bağlılığı o derece kuvvetli, ibadetlerinde ihlası o derece çok ve vesveseleri az olur. Ancak eğer bu tabaka tam temiz değilse o zaman ibadetlerinde vesvesesi çok, İslamlığı ise az olup, Cenab-ı Hakk’ın emir ve nehiylerine yerine getirmekte o kadar zayıf olur.
2-
Kalb, burası imanın
yeridir.
+ evet, her zaman okuduğumuz kitaplarımızda, ilmihallerimizde bahsedildiği üzere deriz ki; iman kalpte hazreti Allah’ın yaktığı bir nurdur. İşte bu nurun makamı kalb adı verilen tabakadır ki, imanın kuvvetini yahut zayıflığını bu tabakanın temizliği sağlar…
+ evet, her zaman okuduğumuz kitaplarımızda, ilmihallerimizde bahsedildiği üzere deriz ki; iman kalpte hazreti Allah’ın yaktığı bir nurdur. İşte bu nurun makamı kalb adı verilen tabakadır ki, imanın kuvvetini yahut zayıflığını bu tabakanın temizliği sağlar…
3-
Şuğaf, mahlukata
olan sevginin yeridir.
+ İşte bizim anladığımız kalp makamı. İnsanlara
hayvanlara bütün mahlukata beslenen sevginin, muhabbetin makamı suğaf
tabakasıdır. Bizim kalbi vazifelendirip anladığımız sevginin makamı burasıdır.
4-
Füad, Allah tealayı
görme mahallidir.
+ çünki Cenab-ı Hakk kullarını zayıf
yaratmıştır. Ve bu acizlik ile Cenab-ı Hakk ile müşerref olabilmeye güç
yetirmek mümkün değildir. İşte bu güç ve takatın hasıl olabilmesi bu makamın
temizliği iledir.
Nitekim peygamber efendimiz miraç-ı
şerife çıkmadan evvel, göğsü açılıp kalbi zemzemlerle yıkanmış nurlar ile
tertemiz, Cenabı Hakkı görmek için hazırlanmıştır.
5-
Hubbetül kalb,
Allah sevgisine mahal olmuş kalb.
+ kulun Rabbine karşı olan
muhabbetinin, sevgisinin ve hatta korkusunun mahallidir. Bu makam temiz ise
Rabbine sevgisi o derece çoğalır. Eğer Rabbini hakkı ile severse ona hakkıyla
ibadet eder, ondan hakkıyla korkar. Çünki insan bir kimseyi sevdiği zaman, onun
memnun etmek için gayret sarfeder, onun memnun olacağı sözleri söyler,
davranışları yapar… Ve onun üzüleceği kırılacağı şeylerden uzak durur, onu
üzmekten korkar… İşte, bu makamın temiz olması ile kul Rabbine hakiki muahbbet
beslemeye başlar.
6-
Süveyda, ledünni
ilimlerin yeridir.
+ ledünni ilim, maddi ve manevi
ilimlere vakıf olduktan sonra hazreti Allah tarafından ilham edilen ilimdir ki,
bu ilmin kalpteki makamı süveyda tabakasıdır.
7-
Mehtecül kalb,
sıfatı ilahinin tecelli mahallidir.
Cenab-ı Hakkın sıfatları aynen güneş
gibidir. Ve güneşin ışıkları dünyayı aydınlattığı, ısıttığı gibi sıfatı ilahi
de kullarına sirayet eder… Cenab-ı Hakk’ın ilim sıfatı gibi Cemal sıfatı gibi
kullarına sirayet eden sıfatları vardır ki bu sıfatların kulda zuhur ettiği
makam kalbin mehcetül kalb tabakasıdır.
Kalb Allah tarafından geniş olarak vasıflandırılan şeylerin en büyüğüdür.
Hadis-i Kutside; arz ve sema benim sevgimi içine
alamaz, ancak takva sahibi mü’min kulumun kalbi içine alabilir. Buyrulmaktadır.
Kalb, Allah’ın evi, hazinesi ve nazargahı yani her an
rahmet nazarı ile baktığı yerdir.
Özetle; kalb beden ikliminde itaat olunan sultan
gibidir. Bedenin salahı kalbin salahına bağlıdır.
Bedenin iyi veya kötü olması, sağlam veya hasta olması,
kalbin iyi veya kötü olması, sağlam veya hasta olmasına bağlıdır. Çünki kalb,
beden ve iradenin başlangıcıdır. Kalb pınara, beden tarlaya benzer. Pınarın
suyu tatlı olursa mahsul tatlı, su tuzlu olursa mahsul tuzlu olur.
Kalbin salahı 6 şeydedir;
1-
Manasını düşünerek
Kur’an okumak
+ yani sadece lafzını okuyup kapatarak değil, hakikatini anlamaya çalışarak okumak. Her ne kadar tam olarak anlamak mümkün olmasa da anlayabildiği kadarıyla düşünerek okumaktır ki, azap ayetleri geldiğinde hüzünlenerek, müjde ayetleri geldiğinde sevinç içerisinde okumak ile hâsıl olur.
+ yani sadece lafzını okuyup kapatarak değil, hakikatini anlamaya çalışarak okumak. Her ne kadar tam olarak anlamak mümkün olmasa da anlayabildiği kadarıyla düşünerek okumaktır ki, azap ayetleri geldiğinde hüzünlenerek, müjde ayetleri geldiğinde sevinç içerisinde okumak ile hâsıl olur.
2-
Açlık
+ çünkü kişinin midesi ne kadar dolu
olursa o kadar ağır gelir, uyku bastırır, gaflete düşer ve Rabbinden uzak
kalır. Ancak açlık böyle değildir. Zira kişi aç olduğu vakit rahat uyuyamaz,
gayrı ihtiyari uyanık kalır. Bu sebeple yemek içmek mevzuunda ölçülü olmaya
çalışmak lazımdır. Peygamber efendimizin tavsiyesi üzerine midenin üçte birini
yemek, üçte birini su, üçte birini hava ile doldurmak uygun olandır. Yoksa zamanımızın
adeti olduğu üzere tamamını yemek ile doldurmak kalbi temizlemekten ziyade
kararmasına sebebiyet verir..
3-
Gece ibadeti
+ Çünkü gece herkes uyurken, herkes
gafletle meşgul olurken, Rabbine yönelip ona yalvarmak, ibadet etmek, ona
yönelmek kalbi inceltir, riyadan uzak yapılan ibadet sebebi ile ibadetlerinden
lezzet almaya başlar..
4-
Seher vaktinde
yalvarıp yakarmak
+ zira seher vaktinde uyanmak nefse
ağır geldiği için bu vakitte yapılan dua ve ibadet asla geri çevrilmez.
5-
İyi kimselerle
oturup kalkmak
+ burada iyi kimseler ile kastedilen Salih
kimselerdir. Kendisi ile oturduğunda, sohbet ettiğinde kendisine iyiliği
emreden, kendisini hayra sevk eden, eğer ibadetlerinde noksanlık varsa haber
veren, günaha düşmüş ise onu alıkoyan kimseler ile oturup kalması lazımdır.
6-
Helal yemek. Bu
sonuncusu kalp doğruluğunun başlangıcıdır. Çünkü işlerin tohumu aslı yemektir. (tefciruttesnim
fi kalbin selim 1/114)
Haram yiyen bir insanın kalbi bütün pislikler ile
iştigal ettiğinden hınzıra (domuza) dönüşmüş demektir. Çünkü hınzır pislikleri
iğrenmeden yemektedir.
Kalbin değişmesinin alameti 3 şeydir.
1-
Kalbi bozuk olan
kimse, ibadet ve taatın tadına eremez
2-
Masiyetten (günah
işlemekten) korkmaz
3-
Hiçbir kimsenin
ölümünden ibret almaz. Belki her gün biraz daha dünyaya rağbet eder. (ruhul
beyan tefsiri 1/560)
Bu alametler üzerinden baktığımız zaman, ibadetlerini
hakkıyla yerine getirmediği halde, küçük olsun büyük olsun günah işlemekten çekinmiyor
işlediği günahlardan pişmanlık duymuyorsa her ne kadar benim kalbim temiz dese dahi
bu temizliğin hakiki temizlik olabilmesi için ibadet taat ve günahlardan uzak
durmak şarttır.
Hadis-i şerifte; “Allah için kaplar vardır. Dikkat edin
bunlar kalplerdir. Kalplerin Allah’a en yakın olanı; ince, safi ve salabetli
olanıdır.
İncelik,
Allah’tan korkmaktır.
Peygamber
efendimiz ve Cebrail as Allah korkusundan ötürü ağlarlarken, Allah teala
onlara;
-
Niçin ağlıyorsunuz?
Halbuki ben sizi emniyette kıldım.. Buyurması üzerine onlar
-
Ya Rabbi! Senin
mekrinden kim emin olabilir… Demişlerdir. (ihyau ulumiddin 4/316) Çünkü Cenabı
hakkın gizli ve aşikâr her şeyden haberdar olduğunu en iyi onlar bildiği için
her hal ve davranışları için Rablerinden korkuyor ve bu sebeple gözlerinden
yaşlar akıtıyorlar.
Safilik, katışıksızlık, Allah için sevdiği kardeşlerini
hiçbir karşılık beklemeden sevmesidir.
Salabetli olmak, dini meselelerdeki sertlik, bu da
sahabe hali gibidir. Hz Allah onlar hakkında; “kafirlere karşı çok şiddetli,
kendi aralarında gayet merhametlidirler…”(fetih 29) buyurmaktadır.
Yani bir emri yerine getirmekte, nehiyden kaçınmakta ve
hatta yukarıda bahsetmiş olduğumuz Allah korkusunda çok dikkatli, ibadet taat
ve korkuları çok kuvvetli, ancak Allah için sevme hususunda ise çok merhametli
idiler. Yani her halleri ile mü’minlere tam örnek idiler ki;
Âta ra anlatıyor;
“Utbetül Gulam ile seyahate çıktık. Aramızda yaşlı genç
birçok kimse vardı. Bunları hepsi de sabah namazını yatsı abdesti ile kılardı.
Gece namazından ayakları şişmiş, başlarındaki gözleri içeri batıp kaybolmuş,
derileri kemiklerine yapışmış, kemikleri birer kazık gibi belli olurdu. Sanki
mezardan çıkmış gibi, itaat edenlere Allahu teala’nın ikramından, isyan edenlere
de vereceği cezalardan haber verip dururlardı. Bu hal üzerine giderler iken
arkadaşlarından birisi bir yerde bayılıp düştü. Herkes soğuktan titrerken onun
alnından terler dökülüyordu. Etrafında bir müddet ağlaştıktan sonra su
getirtti, yüzüne döktü ve adamı ayılttılar. Adama, ne oldu? Diye sorduklarında,
adam; bir defa burada bir günah işlemiştim. O aklıma geldi de onun için
bayıldım. Dedi.” (ihyau ulumiddin 4/341)
İşte gece hiç uyumadan ibadet ettikleri, açlıktan
derileri inceldiği, yorgunluktan bitap düştükleri ve soğuğun ortasında
kaldıkları halde Cenab-ı Hakktan ne derece korkmamız gerektiğini, ahiretini
düşünen bir Müslümanın nasıl rağbet etmesi gerektiğini bizlere sadece sözleri
ile değil özleri ile öğretmişler. Cenab-ı Hakk ibret alabilmeyi nasip eylesin…
İbrahim bin ethem hazretleri buyuruyorlar ki;
“Takva sahibi mü’minin kalbi ayna gibi temizdir. Şeytan
bir şekilde ona gelirse hemen görür, bir günah işlediğinde Allah kalbine siyah
bir nokta atar. Tevbe edip, tevbesi kabul edilirse, o nokta silinir. Eğer
tekrar aynı günahı işler ve tevbe etmezse o noktaların çokluğundan kalbi
kararır. Katılaştığı için nasihat fayda etmez. Günahlar tatlı ve güzel gelir,
tevbe etmeye aldırış etmez.
Kalp katılığı mutaffifin suresinde paslanma olarak
ifade edilmiştir.
كَلَّا
ۖ بَلْ ۜ رَانَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine
pas olmuştur. (mutaffifin 14)
Demekki küçük diyerek dikkat etmediğimiz o günahlar,
hatalar isyanlar kalbimizi nokta nokta karartıyor ve artık en nihayetinde
cilalıyken çok kullanışlı olsada paslanınca zararlı olan kullanılmayan demir
gibi o karartılar da kalbimizi paslandırıyor.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;
“muhakkak kalpler, demirin pas tuttuğu gibi pas tutar.
– ya Rasulallah! Cilası nedir? Diye sordular. Efendimiz – kalbin cilası; Kuranı
Kerim okumak, Allah-ı çok zikretmek ve ölümü anmaktır.” Buyurdu. (ruhul beyan
tefsiri 1/197)
Kişiye düşen vazife; kalbini iman ile tatmin etmesidir.
Kalbin cilası, ancak zikrullah, Kur’anı Kerim okumak ve
peygamber efendimizin üzerine salatü selam getirmekle hasıl olur.
İbrahim havas ks buyurdular ki;
Kalbin devası 5dir;
1-
Düşünerek kur’an-ı kerim okumak
2-
Mideyi boş tutmak
3-
Geceleri ibadet
için kalkmak
4-
Seher vakitlerinde
Allah teala hazretlerine tazarru edip yakarmak
5-
Salihlerle oturmaktır
(iyi insanların meclisine katılmak). (ruhul beyan tefsiri 4/66 – 67)
Kalbi yumuşatmanın yolu;
İlk olarak; kendisinde mevcut olan kötü huyları
kökünden koparmaktır. Bu da ilim, vaaz ve zikir meclislerine gitmek, Allah
korkusunu kalbine yerleştirmek, Allah’a rağbet etmek ve Salihlerin yani
peygamberlerin, alimlerin, evliya ve şehitlerin haberlerini yani menkıbelerini
okumak ve dinlemekle olur. Bütün bunlar
kalbi yumuşatan, kurtaran ve kalbleri kararmaktan koruyan hususlardır.
İkincisi; ölümü anmaktır.
Üçüncüsü; can çekişen ve ölmek üzere olan kişileri
müşahade etmektir, yanlarında bulunmaktır. Muhakkak ki, ölmek üzere olan kişiye
bakmak dünyaya rağbeti azaltır böylelikle insanı ölüm gelmeden önce ölüme hazırlar.
(ruhul beyan tefsiri 1/663)
Tirmizide şöyle buyrulmaktadır;
“kalbin hayatiyyeti iman ile
Ölümü inkar ile
Sıhhati itaat ile
Hastalığı isyanda ısrarla,
Uyanıklığı zikirle,
Uykusu gaflet iledir.”
Kötü ahlaklardan dolayı kalp zulmetlerle dolup ihlas ve
marifetden mahrum kalınca faideli olmaktan çıkar harab olur. Kalbin harab
olduğunun alameti, azaların isyan etmesi ve helak edici davranışlara
meyletmesidir. Cismin bir takım hastalıkları olduğu gibi kalbin de vardır.
Cisim tedavi edildiği gibi kalbde tedavi edilmelidir. Kalbin ıslahı çok
mühimdir. Onunda yolu kalbin hastalık ve afetleri olan kötü vasıflardan
temizlenmesidir. (tefciruttesnim fi kalbin selim 1/107-113)
Allah teala Adem as’ı yaratınca Cebrail as üç hediye
ile gelip;
-
Ya Adem! Bunlardan
birini seç dedi. Bu üç hediye akıl ilim ve haya idi.
Adem as aklı seçti.
Cebrail as ilim ve hayaya işaret ederek,
-
Yerinize dönün!
Buyurdu. Onlar;
-
Biz ervah aleminde
akıl ile beraberdik. Cisim aleminde ondan ayrılmayız dediler ve akıl beyne,
ilim kalbe, haya da göze yerleşti. (tefciruttesnim fi kalbin selim 1/114)
Büyükler demişlerdir ki; bütün yaratılanların misali ve
sıfatları insanda mevcuttur. Sanki bütün alemler bir havanda dövülmüş, hamur
haline getirilmiş ve ondan insan yaratılmış gibidir. İnsan bütün sıfatlarından
geçip sülük etmedikçe kamil olamaz. İnsanın ruhu Alemi ceberrut yani ilahi
kudret, kalbi alemi meleküt yani melekler alemi, cismi alemi mülk yani dünyada
olduğu için bütün alemleri toplayan bir nüsha olmuştur.
İnsan vücudu bir şehre benzer ki, binaları 4 büyük
cevherdendir. Bunlar ateş su hava topraktır. O şehrin yapısı 8 cevherdendir.
Bunlar et, kan, kemik, damar, deri, yağ, kıl, sinirdir. O şehrin ortasında ulu
bir pınar vardır ki üç yüz ırmağa suyu taksim olunur. Bu pınar ciğer, ırmaklar
ise damarlardır.
O şehrin 5 bekçisi vardır ki 5 duyu organlarıdır. O
şehre bir zarar yönelirse ruha haber verirler. O şehirde üç taife yaşar. İnsan
cin melek, insan yaşadığı sürece 7 gezegenin etkisi altında olur. (tefciruttesnim
fi kalbin selim 1/116)
İnsanın kalbinin misali bir kaleye benzetilir ki; onun
nice kapıları vardır. Şeytanda bu kalelerden içeri girmek ister. Hem de her
kapısından… Böylece oraya yüklenir saldırır.
Bu durumda kula düşen kalbini korumaktır. Kalbin
korunması içinde onun kapılarını, giriş yerlerini kapamak gerekir.
Onun kapıları giriş yerleri ise; kötü sıfatlardır.
İnsanda bulunan kötü sıfatlardan her bir sıfat, şeytanın güçlerinden bir güç,
onun silahlarından bir silah, onun kapılarından bir kapı, giriş yerlerinden bir
yerdir. (dürretül vaizin 2/946)
Kişiye düşen vazife; kalbini iman ile tatmin etmesidir.
Kalbin cilası, ancak zikrullah, Kur’anı Kerim okumak ve
peygamber efendimizin üzerine salatü selam getirmekle hasıl olur.
İbrahim havas ks buyurdular ki;
Kalbin devası 5dir;
6-
Düşünerek kur’an-ı kerim okumak
7-
Mideyi boş tutmak
8-
Geceleri ibadet
için kalkmak
9-
Seher vakitlerinde
Allah teala hazretlerine tazarru edip yakarmak
10-Salihlerle
oturmak (iyi insanların meclisine katılmak) tır. (ruhul beyan tefsiri 4/66 –
67)
Kalbi yumuşatmanın yolu;
İlk olarak; kendisinde mevcut olan kötü huyları
kökünden koparmaktır. Bu da ilim, vaaz ve zikir meclislerine gitmek, Allah
korkusunu kalbine yerleştirmek, Allah’a rağbet etmek ve Salihlerin yani
peygamberlerin, alimlerin, evliya ve şehitlerin haberlerini yani menkıbelerini
okumak ve dinlemekle olur. Bütün bunlar
kalbi yumuşatan, kurtaran ve kalbleri kararmaktan koruyan hususlardır.
İkincisi; ölümü anmaktır.
Üçüncüsü; can çekişen ve ölmek üzere olan kişileri
müşahade etmektir, yanlarında bulunmaktır. Muhakkak ki, ölmek üzere olan kişiye
bakmak dünyaya rağbeti azaltır böylelikle insanı ölüm gelmeden önce ölüme
hazırlar. (ruhul beyan tefsiri 1/663)
Cenab-ı Hakk cümlemizi kalbi hakikaten temiz olan mü’minlerden
olabilmeyi, huzuruna kalbi selim ile çıkabilmeyi nasip eylesin..
7 yorum:
sesli sohbet hayırlı olsun
Allah razı olsun çok istifade ettim.
Allah razı olsun
Allah razı olsun çok isime yaradı.yarinki sohbet konum
harika bor sohbet olmus. Allah razi olsun kardeşlerim...
Allah razi olsun,devami neden gelmiyor sohbetlerin
Allah razı olsun
Yorum Gönder