03:33 -
kuran-ı kerim,Mübarek Gün ve Geceler,ramazan-ı şerif ayında neler yapılır,ramazan-ı şerif ayının hususiyetleri,ramazanı,ramazanı serif ayı,ramazanı şerif ve oruç,sadaka-i fıtır
2 comments
RAMAZAN-I ŞERİF AYI VE HUSUSİYETLERİ
RAMAZAN-I ŞERİF VE
HUSUSİYETLERİ
شَهْرُ
رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ
الْهُدَىٰ وَالْفُرْقَانِ ۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ۖ
وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ۗ
يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا
الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ
تَشْكُرُونَ
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı
ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda
indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim
de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza
etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size
doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki
şükredersiniz. (Elmalılı meali) (bakara 185)
Ramazan-ı şerif ayı kendisinde mahsus bir takım
hususiyetleri barındıran, on bir ayın sultanı diyerek isimlendirdiğimiz mübarek
bir aydır.
Bu ay içinde sadece bu aya mahsus olan farz olan oruç,
sünnet olan teravih namazı ve itikaf ve vacip olan sadaka-i fıtır ile
süslenmiş, diğer aylardan daha âli, faziletli, şerefli bir aydır.
Cenab-ı hakkın ayeti kerimesinde de buyurduğu üzere
kur’an-ı kerim bu ayda inzal olunmaya başlanmış ve yine bu ayda tamamlanmıştır.
Ancak yalnızca kur’an-ı kerim değil diğer kitaplarda bu ay içerisinde inzal
olunmuştur.
İbrahim as’a gönderilen sahifeler ramazan-ı şerifin ilk
gecesi,
Musa as’a gönderilen Tevrat kitabı ramazan-ı şerifin 7.
Gecesi,
İsa as’a gönderilen incil kitabı ramazan-ı şerifin 13.
Gecesi,
Peygamber efendimize gönderilen kur’an-ı kerim ise
ramazan-ı şerifin 25 yahut 27. Gecesi indirilmiştir. ( tefciruttesnim fi kalbin
selim 1/66 – dürretül vaizin 1/59)
Bu sebeple ramazan-ı şerif ayı çok mübarek bir aydır.
Hadis-i şerifte buyruluyor ki;
“bir kimse ramazan-ı şerif ayının gelmesine sevinirse;
yüce Allah onun cesedini yakmayı cehennem ateşine haram kılar.”
İşte henüz dahil olmadan ibadetlerimizi
ziyadeleştirmeden, hususi bir davranış göstermeden yalnızca kalben bu ay
geldiği için sevinir mutlu olur ise Cenab-ı Hakk cehennemi haram kılıyor. Kaldı
ki; bu ay içinde namaz kılan oruç tutan zekat ve sadaka veren Kur’an-ı kerim
okuyan kullarına daha nice mükafatlar ihsan eder…
Evet, kur’anı kerimin kendisinde inzal edilmesi, oruca
tahsis edilmesi ve kadir gecesinin kendisinde bulunması sebebi ile ramazan-ı
şerif ayının fazileti vardır. Hatta Mücahid, “ramazan demeyin çünki; Allah Teâlâ’nın bir ismi de Ramazan’dır.
“ramazan ayı” deyin” demiştir. (ihyaa 1/594)
İşte bu ay ismini zikrederken dahi hürmet duyulması gereken
ve fırsat elde iken istifade edilmesi gereken okyanusun ta kendisidir. Diğer
aylar bu mübarek ayın yanında okyanustan bir damla gibidir. Okyanustan istifade
edemeyenin damladan istifade etmesi ne mümkün?...
Hz. Enes’ten rivayet edilen bir hadis-i şerifte peygamber
efendimiz;
“Cuma günü selamet bulduğu zaman diğer günlerde selamet
bulur; ramazan ayında selamet bulduğu zaman bütün sene boyunca selamette olur.”
(İhya 1/1040)
Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte paygamber
efendimiz buyuruyor ki;
“ramazan ayı girdiği zaman, cennet kapıları açtırılır,
cehennem kapıları kapattırılır. Şeytanlara kelepçe vurdurulur. Bir münadi, ey
hayır talep eden gel, ey fenalık talep eden vazgeç diye ünlenir (seslenir).”
(ihya 1/645)
Cenab-ı Hakk bu aydan istifade edelim diye şeytanları bile
bağlıyor da bizler nefsimize sahip çıkıp ihya etmek için gayret
gösteremiyorsak, kendimizi hesaba çekmemiz lazımdır.
Yine bu aya mahsus olarak farz olan oruç ibadeti takva
eclinden 3 kısımdır;
1-
Avamın orucudur ki; yeme
içme ve cinsi münasebetten imsak ve iftar arasında kendisini uzak tutmasıdır.
2-
Havassın orucudur ki;
avamın orucuna ek olarak; gözünü, kulağını, dilini, elini, ayağını ve diğer
organlarını günahtan korumaktır. Ağzı ile kuran okur, hayırlı ve güzel şeyler
konuşur, diliyle tesbih, tehlil, tahmid, tevhid söyler. Gözüyle ancak helale
bakar, ayağıyla ancak helal olan yere gider. Kalbiyle sadece zikir ve fikirde
bulunur.
3-
Havasul havassın orucudur
ki; havassın orucuna ek olarak; kalbine ve diğer letaifine oruç tutturmaktır.
Kalbi masivadan yani Allah’tan başka herşeyden uzak ve tertemiz tutmaktır.
(ruhul beyan tefsiri 2/320)
Cenab-ı Hakk oruçla alakalı olarak;
“oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm” buyuruyor.
Yani ona öyle büyük bir mükafat veriyor ki; melekler dahi o
mükafatı yazmaya güç yetiremeyecekleri için onun mükafatını ahiret gününde ben
veririm buyuruyor mevlamız.
Bu aya mahsus ibadetlerden bir tanesi de rasulullah
efendimizin sünneti olan teravih namazıdır. 20 rekat olduğu halde iki veya dört
rekatta selam verilerek aralarında salatü selamlar getirilerek dinlenildiği
için rahatlık manasına teravih denmiştir. Yalnız yahut cemaatle kılınması
sünnettir zira peygamber efendimiz her iki şekilde de kılmıştır. Teravih namazı
hakkında da;
“Cenab-ı Hakk sizin üzerinize ramazan ayı günlerinde orucu
farz kıldı, bende gecelerinde kıyamı yani teravih namazını sünnet kıldım.”
Buyurmuştur. Gündüzünü ibadetle geçirdiğimiz ramazan-ı şerif ayının gecelerini
ihya etmenin en faziletli yolu ramazan-ı şerif ayına mahsus olan teravih
namazını kılmaktır.
Bu ayın hususiyetlerinden bir taneside sadaka-i fıtır’dır.
Sadaka-i fıtır; kadın olsun erkek olsun, ramazan bayramı günü fecrin
doğmasından evvel doğan çocuğa dahi verilmesi vacip olan bir sadakadır. Asıl
vakti bayram günü fecrin doğmasından yani imsak vaktinden, bayram namazı
vaktine kadardır ancak ramazanı şerif ayı içerisinde verilmesi de caizdir.
Ancak kazası yoktur.
Kişinin ihtiyacından fazla toplam nisap miktarı malı olduğu
vakit; yani evinde bulunan fazla eşya, oda, inek bağ ve bahçeden, muhtaç
olmadığı halı, kilim, kap kacak ve diğer ev eşyalarından, üç kattan fazla
elbiseden, lüzumundan fazla kitaplarından hesap eder ve nisap miktarından fazla
olduğu zaman sadakai fıtrını verir. (ihya 1/586-614-615)
Ancak sadaka-i fıtır; bir kişinin bir günlük yiyeceği yahut
onun bedeli olacağından, kendi yediğinden yahut kendi yediğinin daha üstününden
vermesi lazımdır. Bu nedenle her ne kadar zamanımızda alt sınır olarak bir
miktar belirtilse de imkanı olduğu miktarda daha fazlasını vermek müstehaptır.
Yine sadaka-i fıtır zekatın verildiği yerlere verilir. Ancak
bunların içinde en faziletli olanı ilim öğrenmekle meşgul olan kimseye
vermektir.
İmam-ı rabbani haz mektubat-ı şerifinde buyuruyor ki;
“ilim talebelerini tasavvuf ehlinin üzerine takdim etmek
şeriatın ilerlemesine sebep olur. Çünki ilim talebeleri nebevi şeriatın yükünü
taşıyanlar ve bekçileridir. Muhammed Mustafa as’ın dini onlarla kaimdir. Din,
ilim talebeleriyle ayakta durmaktadır. Kıyamet günü insanlara islamiyetten
sorulacak, tasavvuftan değil. Cennete girmek cehennemden kurtulmak ancak şeriat
ile amel etmeye bağlıdır…. O halde en büyük hayır ve iyilik, şeriatı yani
İslamiyet'i öğretmek ve dinin eğitimine ve öğretimine yapılan çalışma hizmet ve
yardımdır. Ve İslamiyet'in hükümlerinden birini ortaya ihya etmektir.
Hususiyetle İslam şiarının yıkıldığı, çöktüğü ve zayıf olduğu bir zamanda;
Allah yolunda fakirlere milyonlarca sadaka dağıtmak, şeriatın meselelerinden
birinin öğretilmesine, halk arasında revaç bulmasına asla müsavi olamaz…. Eğer
malın infakı şeriat için oluyorsa, yani İslam öğretilmesi ve milletin ona revaç
bulması, halkın dine eğilmesi için oluyorsa, o harcamanın ve sarf edilenin
üzerimizde çok yüksek dereceleri vardır. Bu niyetle az bir şey vermek, bu niyet
olmadan sarf edilen milyonlardan aşağı değildir…. İlim talebesi nefsine uysa
dahi, nefsinin elinde olmakla beraber mahlûkatın kurtuluşuna sebeptir. Zira
şeriatın hükümlerinin tebliğ edilmesi ilim talebelerine bağlıdır. Her ne kadar
kendi nefsi faydalanmasa bile (amel etmiyorsa), onun ilminden insanlar
faydalanmaktadır. Sofi ise kendi nefsini kurtarmakla beraber sadece kendisini
kurtarmıştır. Başkalarına faydası yoktur. Çok kişinin kurtuluşuna sebep olmak,
kendi nefsine çalışmaktan iyidir.” (Ruhulbeyan tefsir 2/348-349)
Yahya bermeki, süfyanı sevri hazretlerine her ay 1000 dirhem
gönderirdi. Süfyanı sevri hazretleri secdede yahya bermeki için şöyle dua
ederdi:
“Allah’ım! Yahya bermeki benim dünya işlerimde bana kafi
geliyor. Benim ihtiyaçlarımı giderip kendimi ibadete vermemde bana yardımcı
oluyor. Sende ahiret işlerinde ona kafi ol! Onun ahiretteki halini düzelt ve
ona yardımcı ol.”
Yahya bermeki öldükten sonra bazı dostları onu rüyasında
gördüler, ona sordular;
-
Allah sana nasıl muamele
etti?
-
Süfyan-ı sevri
hazretlerinin dualarının bereketiyle Allah beni bağışladı. Günahlarımı affetti.
(ruhulbeyan tefsiri 2/350)
Ramazan-ı şerifin ilk gecesi yani
ilk teravih kıldığımız gece akşam ile yatsı arasında iki rekat teşekkür namazı
kılınır. “ya rabbi, ramazanı şerif ile müşeref kıldığın için…” diye niyet
edilir ve birinci rekatta fatihadan sonra 1 inna a’tayna (kevser suresi) ikinci
rekatta fatihadan sonra 1 kul hüvallah (ihlas suresi) okunur. Namazda sonra 70
istiğfar-ı şerif, 70 salavat-ı şerife okunarak dua edilir. (dua ve ibadetler)
İmam-ı şibli “ramazan hilali
görülünce (yani ilk gecesinde) mülk suresini okumak müstehap olur. (tebarake..)
Bu hususta tavsiye vardır, bu sure kurtarıcıdır.” Buyuruyor.
Bu surenin okunmasının hikmeti;
sure 30 ayettir, ramazan-ı şerif 30 gündür. Umulur ki; Allah Teâlâ hilali
görünce mülk suresini okuyan kimseyi her türlü sıkıntıdan kurtarır ve bir ay
muhafaza eder. (dürretül vaizin 1/71)
2 yorum:
el hakk doğru ve çok mükemmel bir yazı..
Allah razı olsun. Çok istifadeli bir sohbet . Allah CC feyzini kalk eylesin inşallah
Yorum Gönder