KUR’AN-I KERİM
,لَوْ أَنْزَلْنَا هَٰذَا الْقُرْآنَ عَلَىٰ جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ ۚ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Manası: eğer biz o Kur’an-ı Kerimi dağlar üzerine indirmiş olsaydık o dağların Allah korkusundan paramparça olduğunu görürdünüz. O koskoca dağlar taşımaya kadir değil iken onu küçücük cüssesiyle insan yüklendi. (haşr 21)
Yani Allah azze ve celle peygamber efendimize, “ben emaneti yerlere göklere ve dağlara arz ettim. Onlar takat getiremediler. Onu yüklenmekten kaçındılar. Bizde insanoğluna yükleyiverdik.” Buyuruyor.
Mevlamız emaneti ilk olarak levhı mahfuza indiriyor. Yarın mahşer gününde “ey levhı mahfuz emanetimi ne yaptın?” levhı mehfuzda “ben onu Cebrail as’a verdim.” Bu defa Cebrail as çağrılacak ve ona sorulacak o da “Muhammed Mustafa’ya (sav) indirdim.” Diyecek. Bu defa peygamber efendimiz çağırılacak ve o “ya Rabbi! Ben emanetini ayet ayet sure sure ümmetime öğrettim.” Buyuracak. Bunun üzerine hz. Allah ümmeti Muhammedi çağıracak ve soracak. Ümmeti Muhammedden bazıları “ya Rabbi! Biz o emanetin hükümleri ile amel ettik. Mübarek gecelerimizde o Kur’an-ı Kerim’i okuyup gecelerimizi ihya ettik ve her derdin çaresini onda aradık.” Diyecekler. Bazıları ise birbirlerine soracaklar “acaba hz. Allah’ın emaneti ne idi?” diye Kur’an-ı Kerimden bi haber bir şekilde kalacaklar.
Mevlam o günde hakkı ile cevap verebilmeyi nasip eylesin.
Evet, Kur’an meclislerinde olmak çok önemli! Çünki bu nurlu meclislere ancak hz. Allah’ın seçtiği nasipli kulları girer. 40 mevzuda 40 hadis kitabında buyruluyor ki;
“pislik böcekleri daima pislikte dolaştıkları için gül bahçelerini sevmezler, oralarda dolaşmazlar. Aynen Allah’ın hidayetinden mahrum olan kullarda bu nurlu meclislere giremezler.”
Peygamber efendimize
وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَىٰ * وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْأُولَىٰ (duha 4)
- Ey Ashabım! Size Kur’an-ı Kerim’i bi hakkın tebliğ ettim mi? Ashap
- Evet ya rasulallah! Diyorlar ve peygamber efendimizinirtihal edeceğini anlayıp ağlıyorlar. Peygamber efendimiz şehadet parmağını semaya kaldırıp 3 defa “şahit ol ya Rabb! Şahit ol ya Rabb! Şahit ol ya Rabb!” diyor. Ve böylelikle Kur’an-ı Kerim’i hakkı ile tebliğ ettiğine Cenab-ı Hakk’ı şahit tutuyor. Ahrette bizlerden geri istiyecektir. Bu mesuliyetin ağırlığını düşünmek ona göre hareket etmek lazımdır.
İbn-i Mes’ud anlatıyor;
“Rasulümüz ayrılık vakti yaklaştığında bizi Âişe validemizin evinde topladı, bize baktı, mübarek gözleri yaşardı ve ‘merhabalar olsun, Allah size selamet versin. Size takvayı ve hz. Allah’a itaati tavsiye ederim. Ayrılık vakti yaklaştı. Hz. Allah’a ve cennete dönüş vakti geldi. Beni ehli beytimin erkekleri yıkasın. Beni bu elbiseme veya şu yemen elbisesine kefenleyin. Yıkama ve kefenleme işi bittiği zaman bu odada yatağımın üzerine şu kenara koyun ve bir saatliğine odadan çıkın. Benim üzerime ilk cenaze namazını ordusu ile beraber Cebrail as, sonra orduları ile beraber sırası ile Mikail, İsrafil ve Azrail as kılarlar. Sonra bölük bölük odama girip sizler kılarsınız.’ Buyurdular. Bunu duyan ashap feryad ederek ağladılar ve; ‘Ya Rasulallah! Sen rabbimizin nuru, topluluğumuzun ışığı ve işlerimizin sultanısın. Sen aramızdan ayrılınca biz kime müracaat edeceğiz?’ efendimiz; ‘ben sizi geceside gündüzü gibi aydınlık olan bir yol üzerine bıraktım ve size biri konuşan diğeri susan iki vaiz bıraktım. Konuşan Kur’an-ı Kerim, susan ise ölümdür. Herhangi bir işte müşkilat çıkarsa Kur’an-ı Kerim ve sünnetime müracaat edin, kalbiniz katılaştığı zaman ölüm ve ölüm ahvalini düşününüz.’” (tefciruttesnim 1/177)
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde
افضل العبادت امتى تلاوت الققر ان
Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’an-ı Kerim okumaktır. Buyurmuştur.
Yine peygamber efendimiz başka bir hadis-i şeriflerinde;
“demir paslandığı gibi kalpte paslanır.” Buyurduğunda ashap: “ya rasulallah, onu cilası nedir?” diye sordular. Peygamber efendimiz “Kur’an-ı Kerim okumak ve ölümü hatırlamaktır.” Buyurdular.
Kur’an-ı Kerim okumak kalplerin nurlanmasına sebep oluyor. Onun için Kur’an-ı Kerim’i daima okumamız lazımdır.
Kur’an-ı Kerim’i okuyup ahkâmı ile amel eden kavuna benzer. Tadı güzeldir ama kokusu yoktur.
Kur’an-ı Kerim’i bilip ahkâmı ile amel etmeyen reyhan otuna benzer. Kokusu güzeldir ama tadı acıdır.
Kur’an-ı Kerim’i okumayan, öğrenmeye çalışmayan ve ahkâmı ile amel etmeyen ebu cehil karpuzuna benzer ki kokusu olmadığı gibi tadı da yoktur.(zehirlidir.)
Öğrenmenin yaşı yoktur. Önemli olan azimli ve sabırlı olmaktır.
50sini geçmiş bir hanım Kur’an-ı Kerim’in değerini anlayınca bir hocaya gidiyor. Hoca “elif” dedikçe o “herif” diyor. Hoca aylarca yıllarca uğraştığı halde bir türlü elif dedirtemiyor. Ve bir gün hanım bu hal üzerine ölüyor. Bir gün hoca onu rüyasında çok güzel makamlarda görüyor. Hayret ediyor. “sen bir harfi bile söyleyemezken nasıl oldu da o makamlara ulaştın?” diyor. Hanım “bana o harfi söylettirmeyen hz. Allah’tı. Gayretimden sabrımdan dolayı bu makamlara nail oldum.” Diyor.
Veya diyelim ki öğrenemedik. O zaman mutlaka evlatlarımıza öğretmemiz lazım. Bir anne baba öldükten sonra evlatlarından bir şey bekliyorsa, evvela ona bir şeyler öğretmesi lazımdır.
Bir profesör oğlu ile beraber babasının kabrini ziyarete gidiyor. Ve Profesör Yasin cüzü açıp okumaya başlıyor. Oğlu soruyor “ne okudun babacığım?” “deden hayatta iken bana Kur’an-ı Kerim öğretmişti. Onu okuyorum.” Deyince oğlu “ey baba! Senin baban sana Yasin cüzünü öğretmiş. Sende hatırladıkça gelip kabrinin başında okuyorsun. Sen ise bana keman çalmasını öğrettin. Ben de senin kabrinin başına gelip keman mı çalacağım.” Diyor.
Allah dostlarından birisi bir mezarlıktan geçerken takdiri ilahi bir mezarın başında oturuyor. Bir de bakıyor ki; mezarda bir kadın öyle azap çekiyor öyle azap çekiyor ki; köpek suretinde birisi geliyor kadının etlerini kemiklerinden ayırıyor. Kedi suretinde birisi geliyor kadının etlerini lime lime ediyor. Sonra kuzu suretinde biri geliyor kadının etlerini birleştiriyor. Mezarını toplayıp gidiyor. Veli zat soruyor: “ey kadın, nedir bu halin, niçin böyle azap çekiyorsun?” deyince kadın “sana da mı malum oldu! Anlatayım” diyor “benim üç tane kız evladım vardı. İlk kızımın istikbali güzel olsun, ilerde sıkıntı çekmesin diye en yüksek okullarda okuttum. İkinci kızımı da aynı şekilde okuttum. Belirli bir yaşa gelince namaz kılarlar, Kur’an-ı Kerim okurlar diye düşündüm. Ama ağaç yaşken eğilirmiş. Öğrenmek istemediler. Üçüncü kızımın yaşantısı biraz değişik olsun diye ona Kur’an-ı Kerim öğrettim. Kedi köpek suretinde gelen ilk iki kızım ‘ey anne! Biz sana ne yaptıkta bize öğretmedin, bu halimize sebep sensin’ diyorlar bana azap ediyorlar. Üçüncü kızım ise ‘Allah razı olsun anne, bu hale gelmeme sebep sensin’ diye bana dua ediyor. O kızım geldiği zaman kabrim nur ile dolar ve sabaha kadar rahat ederim. Ama sabah olduğu zaman yine aynı azap başlıyor.”
Evladına Kur’an-ı Kerim öğreten veya öğrenmesine vesile olan anne babaya yarın yevm-i kıyamette nurdan bir taç giydirilecek ve o taç tüm mahşer meydanını aydınlatacak. Mahşer halkı soracak “siz evliya mısınız?” “hayır” “enbiya mısınız?” “hayır” “şüheda (şehitler) misiniz?” “hayır” “o halde sizler kimsiniz?” “bizler dünyada evlatlarımıza Kur’an-ı Kerim öğrettik, hz. Allah’da bizlere bu makamı verdi.” Diyecekler.
Kur’an-ı Kerim okumak gibi sadece yüzüne bakmak dahi ibadettir. Ahmet bin hanbel hz. Rüyasında Cemali İlahi ile müşerref oluyor ve “ya Rabbi! Sana hangi amel ile daha kolay ulaşabilirim?” diye soruyor, Cenab-ı Hakk “Kelamım Kur’an-ı Kerim ile” buyurunca “manasını bilerek mi yoksa bilmeyerek mi?” diye sorunca, Cenab-ı Hakk “manasını bilerek veya bilmeyerek okumak ve Kur’an-ı Kerime bakmak kıraat elcinden başlı başına bir ibadettir.” Buyuruyor.
5 şey vardır ki ibadettir;
1- Kur’an-ı Kerim’e bakmak
2- Kâbe’ye bakmak
3- Anne babaya bakmak
4- Zemzeme bakmak
5- Âlimin yüzüne bakmak.
Yine diğer bir hadis-i şerifte:
“Kur’an-ı Kerim’i okuyup amel eden kimse öldüğü zaman hz Allah arza ‘kulumun etini yeme’ diye söyler, arz da ‘senin kelamın onun içinde kalbinde olduğu halde onun etini nasıl yerim’der.”
Hadis-i Şerifte:
“kul Kur’an-ı Kerim’i hatmettiği anda 60,000 melek ona dua eder.”
Yine başka bir hadis-i şerifte;
“4 şey vardır ki dünya da kâmil manada garip kalmıştır. Şefaat etmeyecektir. Boynu bükük kalmıştır.
1- Zalim kişinin amel etmediği, hafızasında ki (ezberinde) Kur’an-ı Kerim’dir.
2- Bir kavmin bir topluluğun arasında bir mescit ki önceden camii imiş, ama o mescit olarak durduğu halde namaz kılınmayan, cemaati kalmamış olan mescit,
3- Bir evdeki okunmayan Kur’an-ı Kerim de gariptir. (süs için asılmış bir kenara, veya kütüphaneye konmuş, ev halkı alıp hiç okumuyor, o Kur’an-ı Kerim de davacı olacaktır.)
4- Kötülerin arasında ki bir insan ki mesela bir hanım, Müslüman ama beyi sarhoş zalim, işte o hanım garip kalmış veya bir adam çok takva sahibi ama hanımı zalime, beyi ona sabrediyor, işte o adam da garip kalmıştır.”
Bir gün Ebu Hureyre hz. Sokakta gördüğü insanlara “burada boşu boşuna ne dolaşıp duruyorsunuz. Koşun mescide. Orada peygamber efendimizin mirası bölüşülüyor. Sizde alın.” Der. Halk hemen mescide koşar ve böyle bir şey olmadığını görünce geriye dönerler. Ebu Hureyre’ye haber verdiği gibi bir miras taksimine rastlamadıklarını söylerler. Ebu Hureyre ‘ya ne gördünüz peki?’ deyince ‘kimi Kur’an-ı Kerim okuyor, kimi zikir yapıyor, kimi ilim öğreniyor.’ Derler. Ebu Hureyre “işte Rasülullah’ın mirası budur. Peygamber efendimizi bize dünyalık değil, hem dünya ve hem ahrette lazım olacak Kitabullah’ı bıraktı.”
Kur’an-ı Kerim yarın yevm-i kıyamette kendisini okuyup hürmet gösterenlere çok güzel bir surette gelecek ve diyecek ki; “gel, ben senin dostunum sana yardımcı olacağım.” Kişi “ama ben seni daha önce hiç görmedim” deyince “aslında sen beni çok yakından tanıyorsun. Ben senin dünyada iken elinden bırakmadığın, seherlerde okuduğun, hürmet ettiğin Kur’an-ı Kerim’im!” der ve o kişiyi Cenab-ı Hakk’ın huzuruna götürür. Melekler onun sağ ve sol kollarına girerler. Ona taç ve hulle giydirirler. Anne ve babası Müslüman ise onlara da taç ve hulle giydirirler.
Osman gazi haz Osmanlı devletini kurmadan önce hocası şeyh Edebali hz.ni ziyarete gider. Akşam olur yatma vakti gelir. Osman gazi hz’de kendisine gösterilen odaya geçer. Ancak o zamanki şartlara uygun olarak oda hazırlanmış bir kenara ibrik ve abdest alırken kullanılacak leğen konulmuş, yatak açılmıştır. Tam yatacağı esnada Osman gazi hz duvarda asılı bulunan Kur’an-ı Kerim’i görür ve “ben Kur’an-ı Kerim’in bulunduğu oda da nasıl ayağımı uzatır da yatarım” diyerek ellerini bağlar ve namazdaki kıyam duruşu üzere sabaha kadar kıbleye dönük olarak hurmet ile bekler. Bu bekleyiş sabah ezanı okununcaya kadar tam 6 saat 22 dakika sürer. İşte onun Kur’an-ı Kerim’e karşı olan bu hürmetinden dolayıdır ki Cenab-ı Hakk kurmuş olduğu Osmanlı imparatorluğuna 622 sene ömür nasip eder.
Kur’an-ı Kerim’e hürmet çok önemlidir.
Bir gün Rasülullah efendimiz Kur’an-ı Kerim okuyorlar. Hz Âişe validemiz de dinleme esnasında farkında olmadan yüzüğünü oynatıyor. Peygamber efendimiz bunu fark edip kıraati bitince “ya Âişe o yüzüğü bir daha oynatmış olsaydın seni boşardım!” buyuruyor.
Kur’an-ı Kerim’i okumak sünnet dinlemek ise farzdır. Kur’an-ı Kerim kendisine indirilen peygamber efendimiz bile onu dinlemekten büyük zevk alırlardı. Efendimiz İbn-i Mes’ud hz’ne “ey İbn-i Mes’ud! Bana Kur’an-ı Kerim ayetlerini oku!” deyince, İbn-i Mes’ud “ya Rasülallah! Sana Kur’an-ı Kerim okuyacağım. Hâlbuki Kur’an-ı Kerim bizzat size nazil oldu.” Der ve Rasülullah efendimiz “Ya İbn-i Mes’ud! Ben onu başkalarından dinlemeyi de çok severim. Ben dinleme sevabı almayayım mı?” buyururlardı. Bunun üzerine yanık sesi ile Kur’an-ı Kerim ayetlerini okuyan İbn-i Mes’ud, okumayı bitirdiği zaman şefiul müznibin efendimizin gözyaşları döke döke Kur’an-ı Kerim’i dinlediğini görüyordu.
Kıyamet gününde mü’minler cennete girdiklerinde havzı kevserin etrafında o mübarek sudan içmek için toplanacaklardır. O öyle bir sudur ki kardan soğuk, baldan tatlı, sütten beyaz. Çünki cennetin 4 ırmağı da oraya geliyor, o 4 ırmağın karışımından oluşuyor. Bu 4 ırmakta bal ırmağı, şerbet ırmağı, saf, su ırmağı ve süt ırmağı.
Evet, mü’minler o mübarek havzı kevserin başında toplanacaklar, ilk onun başına gelecekler ve kana kana içmek isteyecekler. Pek çoğu elinde bardağı ile olacak ve o bardaklar ile sularını içecekler. Ancak bir kısım insanlar daha olacak ki onlarda havzı kevserin başına gelmişler ancak ellerinde bardakları yok. Onlar kara kara düşünmeye başlayacaklar, acaba bu mübarek sudan içmek bize nasip olmayacak mı diye düşünmeye başlayacaklar, tam bu üzüntülü hallerinde Allah Rasulü “ey önlerinde bardakları olmayan ümmetim! Siz bardaktan değil benim ellerimden içmeye lazyıksınız” diyecek ve mübarek avcunu havzı kevsere daldırıp her birerlerine ikram edecek.
İşte Rasulümüzün mübarek avcundan su içme bahtiyarlığına kavuşan o kimseler Kur’an-ı Kerim okuyan, okutan, okunması için gayret gösteren, yardım eden, koşanlardır. Herkes gayreti nisbetince o gün peygamber efendimizin mübarek avuçlarından su içecektir.
Ebu Hureyre: hangi evde Kur’an-ı Kerim okunursa orada bolluk bereket çoğalır. Şeytanlar uzaklaşır ve melekler oraya hücum eder. Hangi evde Kur’an-ı Kerim okunmazsa o evde darlık, sıkıntı, huzursuzluk baş gösterir. Rahmet melekleri oradan uzaklaşır ve şeytanlar orayı istila eder. Buyuruyor.
Süfyan-ı Servi hz. “kişi Kur’an-ı Kerim okuduğu zaman melekler onu alnından öper.” Buyuruyor.
Amr bin Meymun hz: sabah namazını müteakip Kur’an-ı Kerim’i açıp cüz-ayet okuyan kimseye yeryüzündeki insanların sevapları kadar sevap verilir.
Hasan-ı Basri hz. “Kur’an’a sahip olmaktan daha büyük bir zenginlik, Kur’an’ı kaybetmekten daha aşağı fakirlikte olamaz.” Buyuruyorlar.
Fudayl hz. “sabah namazını müteakip sure-i haşr’ın sonunu (hüvallahülleziden sonrası) okuyanlar o gün ölürse şehit olarak ölürler. Akşam vakti okuyanda sabaha kadar ölürse şehit olur.”
Hz. Ali “3 şey insanın zekâsını artırır ve balgamı yok eder;
1- Misvak kullanmak
2- Oruç tutmak ve
3- Kur’an-ı Kerim okumaktır.”
7 yorum:
Kuranda çelişen Ayetler =
Alah Gönderdiği söze sadıktır bir ayette şöyle yapınderse diyer bir ayette zıtını söylemez EYER KURAN-I KERİM Alah'tan geldiyse çelişmemesi gerekir ben çeliştiğine inanıyorum elimdeki ayetlerde bunun bir kanıtıdır...!
1
• Hesap Gününde Allah’tan Başkası Şefaat Edebilir mi?
Edemez diyen ayet / Bakara-48: Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.
Edebilir diyen ayet / Meryem-87: O gün Rahmân (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.
• Kötülük Allah’tan mı Gelir?
Alahtan gelir/Nisa -78. Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!
Alahtan gelmez/Nisa-79. Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.
• Müslüman Olmayanlar Cennete Gidebilir mi?
Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (Ayrıca Maide-69 )
Gidemez/ Ali İmran-85. Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. (Ayrıca Tevbe-30)
Kur'an-ı kerimin bir zahiri birde batıni manası vardır. yani bir lafızların anlamı birde o lafızların batında olan anlamları vardır. taha suresinin ikinci ayetinde "hazreti Allah arşın üzerindedir" buyruluyor halbuki hazreti Allah mekandan münezzehtir. bu ayetin manası arştan daha üstündür anlamında izah ve tefsir olunur. bu nedenle peygamber efendimiz pek çok hadis-i şerifinde Kur'an-ı kerimi yanlızca zahiri manasıyla izah edenler hakkında uyarılarda bulunmuştur. bu ayeti kerimelerde her ne kadar zahiran çelişiyor gibi gözükselerde aslında manaları incelendiğinde bir çelişki olmadığı ve Kur'an-ı kerimin çok ince çok latif bir izah ile ifade ettiği görülür. zira mana verilirken ayetlere tek başına bakılmaz sıyak ve sebakına yani bir önceki ve bir sonraki ayetine de bakılır. çünki bu manalar bir bütündür. anlaşılabilmesi bütününe bakılmakla mümkün olacaktır. bununla beraber zahiri manaya bakarak anlaşıldığını söylemek abesle iştigal olur zira arapça da bazen bir kelimenin 40a yakın farklı manası vardır. bu nedenle Kur'an-ı kerim için zahiri manasını okuduğumuz mealler yazıldığı gibi daha detaylı izah eden ruhul beyan tefsiri gibi çok ciltli tefsirler de yazılmıştır. Kur'an-ı kerim en fasih ve en beliğ kitaptır bu nedenle bazı manalar bizim kasır görüşümüzle çelişiyor gibi gözükselerde tefsir ve izahları ile incelendiğinde aslında birbirlerini tamamladıkları, ve bizim dikkatimizden kaçan çok ince hususlara işaret ettikleri görülür. umarım izah edici olmuştur. Allah cümlemize hakkı ile doğru bir şekilde anlayarak amel edebilmeyi nasip etsin...
• Müslüman Olmayanlar Cennete Gidebilir mi?
Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (Ayrıca Maide-69 )
Gidemez/ Ali İmran-85. Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. (Ayrıca Tevbe-30)
**iman etmek şartı var..yani zamanındaki peygambere inanmak var..şimdikilerde inansa "LAİLAHEİLLALLAH MUHAMMEDÜRRASÜLULLAH" derlerse müslüman oluyorlar..ölçü kelime-i şehadet..kelime-i tevhid..
Elbetteki ayetlerde yanlışlık yoktur. Peygamber Efendimiz islamiyeti tebliğ etmeden evvel iman etmiş olan yahudi ve Hristiyanları cennete gidecekleri 1. Örnek verdiğiniz ayet mukabilince. Ancak Peygamber Efendimiz islamiyeti getirip tebliğ ettikten sonra islamiyetten başka bir dini kendisine din kabul eden Peygamber Efendimizi kabul etmemiş yahut imanı Kemale etmemiş olur ki bu da ikinci ayetin anlamını açıklar. Ayetlerde asla hata yanlışlık yahut zıtlık yoktur.
Allah Razı Olsun...
Bu ayette men geçiyor. Men arapca da istisna manası taşır. Men amene billahi Ancak Allah a inanıp müslüman olmak şartıyla cennete giderler yani yahudilerden Hristiyanlardan iman etmek şartıyla,müslüman olmak şartıyla manasındadır.
Allah razı olsun
Yorum Gönder