Sayfalar

26 Kasım 2011 Cumartesi

Muharrem Ayı ve Fazileti

إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ
حُرُمٌ ۚ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ ۚ فَلَا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ ۚ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekün savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir (tevbe 36- 37 elmalılı meali)
Haram aylar, hürmete lâyık aylar yani Zilkâde, Zilhicce
, Muharrem, Recebi şerif aylarıdır. Bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu için bu adı almıştır.
47lab8x
Hadisi şerifte buyruluyor ki;
اَلَا اِنَّ الزَّمَانَ قَدِ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ السّضمضأوَاتِ وَالْاَرْضِ السَّنَةُ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا مِنْهَا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ثَلَاثُ مُتَوَالِيَاتٍ ذُوالقَعَدَتِ وَالزِّالحِجَّةِ وَالْمُحَرَّمُ وَالرَّجَبُ مُقِرَّالَّذِى بَيْنَالْجَمَازِىَ وَالشَّعْبَانَ
“işte zamanın hakikati. Hz. Allah teala semavat ve arzı halk ettiği gün ki hey’eti gibi seneler 12 aydır. Bunlardan 4ü haramdır ki; 3ü birbiri ardınca karar kılan zilkade, zilhicce, Muharremi şerif ve biri de cemaziyel ahir ve şaban-ı şerif arasında karar kılan receb-i şerif ayıdır.”
Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda
savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve puta tapıcılar dinlerini yayarlardı. Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşı" denirdi. Peygamberimiz (s.a.s.)'in yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında yapılan Ficâr savaşlarına katıldığı rivâyet edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu savaşta kimsenin kanını dökmemiş, yalnız atılan okları toplayıp amcalarına vermiştir.
Bu aylar ki Allah tealaya inancın yok olduğu, rasulullahı öldürmenin yollarının arandığı, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliyye devrinde ki insanlar dahi bu aya hürmet göstermişlerdir. Öyle ki bir kimse bu aylarda babasınn veya kardeşinin katili ile yolda karşılaşsa değil ona bir zarar verip öldürmek tagrizde dahi bulunmaz, bir şey söylemeden yanından geçip gidermiş.
Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim'den beri kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır. Hicret, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu için hicretin yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece hicretin yapıldığı yıl birinci yıl olmak üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır. Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
Ayeti kerime de geçen "nesî" (geciktirme)'nin nasıl olduğuna ve Arapların bu sûretle haram ayı nasıl helâl saydıklarına gelince; Ay senesi (354 gün) ile güneş senesi (365 gün) arasında on bir günlük bir fark olduğu için kamerî aylar her sene on bir gün evvel geliyordu. Buna göre Hac mevsimi bazan kış ortasına gelir, bazan yazın en sıcak zamanlarına rastlardı. Bu durum müşriklerin hoşuna gitmiyordu. Çünkü yazın sıcağında kışın soğuğunda bedevîler Kâbe ziyaretine gelemiyor, ticaret hayatı da aksıyordu. Bundan dolayı her üç yılda bir defa bir meclis toplanır, o senenin aylarına bir ay eklenerek ay senesi on iki aydan on üç aya çıkarılırdı. Hac mevsimi ise devamlı olarak, dört mevsimden işlerine gelen (mesela ürünlerin yetiştiği) mevsime bırakılırdı. Bu suretle Hac mevsimi değişmiyor fakat aylar yer değiştirmiş oluyordu. Muharrem ayı Saferden başlayarak sırasıyla onikinci ay olan Zilhicce'ye kadar bütün on bir ayın yerini alırdı. Böylece haram aylar helâl ayların yerine geçmiş olurdu. Hac ayı (Zilhicce) de, her sene on bir ay sonraya bırakıldığı (yani nesî' yapıldığı) için hakiki Hac ayı olan Zilhicce'nin dokuzuncu günü ancak otuz üç senede bir defa esas kendi yerini buluyordu. Nitekim Hicretin onuncu yılı Zilhicce'si aslı yerine gelmişti.
Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi'nde haram aylar konusunda şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak için ederler. Cenâb-ı Hakk'ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah'ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ'nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür. Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban'la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb'i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II, 149).
Bu aylarda savaş yasağı neshedilmiş (kaldırılmış)tır. "Nefislerinize zulmetmeyiniz'' ayetindeki "zulüm" günâh işlemek olarak tevil edilmiştir. Dolayısıyla bu aylarda günâh işlemenin cezası diğer aylara göre daha çoktur.


Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ramazan orucu dışında en faziletli oruç, Allah'ın ayı muharremde tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır."
Mücîbetü'l–Bâhiliyye, babasından (veya amcasından) naklen, babasının Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e elçi olarak gidip memleketine döndüğünü, bir yıl sonra –hali ve görünüşü oldukça değişmiş olarak– tekrar Hz. Peygamber'e gittiğini ve şöyle dediğini haber verdi:
– Ey Allah'ın Resûlü! Beni tanıdınız mı? Hz. Peygamber:
– "Sen kimsin? (tanımadım)" buyurdu. Adam:
– Bir sene önce size gelmiş olan Bâhilîyim, dedi. Hz. Peygamber:
– “Seni böylesine değiştiren nedir? Halbuki sen çok iyi görünüyordun” buyurdu. Adam:
– Senden ayrıldığım günden beri, geceleri hariç, asla yemek yemedim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– "Kendine işkence etmişsin!" buyurdu ve ilâve etti:
– "Sabır ayı (ramaza)nı bütünüyle, diğer aylardan da birer günü oruçlu geçir." Adam:
– Benim için bu sayıyı arttırınız. Zira benim gücüm bundan fazlasına yeter, dedi. Hz. Peygamber:
– "O halde her aydan iki gün oruç tut!" buyurdu. Adam:
– Daha arttırınız, dedi. Hz. Peygamber
– "Peki, her aydan üç gün!" buyurdu. Adam:
– Biraz daha arttırınız, dedi. Hz. Peygamber de:
– "Haram aylarında (receb, zilkade, zilhicce ve muharrem) üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak; üç gün oruç tut, bırak." buyurdu ve üç parmağını birleştirip bırakmak suretiyle de fiilen gösterdi.
(riyazüs salihin)


araplar önceleri Kabe-i muazzamanın inşası, amr ibni rebianın reisliği, fil senesi gibi büyük hadiseleri tarih başlangıcı saymışlardı. Hicretten sonra seneler birer unvan ile anılmaya başlandı. Mesela birinci seneye Mekke-i mükerremeden Medine-i münevvere’ye hicrete izin çıktığı için “izin senesi,” ikinci seneye cihat emri verildiği için “emir senesi”, hicretin onuncu senesine de “veda senesi” denilmişti.
Hz. Ömerin hilafeti döneminde hicretin 16-17. veya 18. Senesinde bir olay meydana geldi. yemene vali tayin ettiği Ebu Musa el eş’ari arasında ki mektuplaşmaların birinde bir mektubun sonunda Şaban ayında ödeneceği yazılı olan bir borç senedinde yazılı olan ayın hangi seneye ait olduğu kestirilemedi. Hz. Ömer (r.a) bu hangi şabandır? içinde bulunduğumuz bu senenin Şabanımı? geçen senenin Şabanımı yoksa gelecek senenin Şabanımı? Bilinemedi.
Ebu Musa el eş’ari Hz. Ömere bir mektup yazarak “tarafınızdan bize mektuplar geliyor. Fakat üzerinde tarih bulunmadığı için karışıklıklar oluyor.” Dedi.
Ayrıca aynı dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'den gelen bir yazıda; Hilafet makamından gönderilen kağıtların hangisi önce hangisi sonra olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği cihetle, bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti. // Şamil Ansiklopedisi//
Bir yemenli “yemende bir şeyin vaktini söyleyecekleri zaman falan yıl falan ay diye yazarlar.” Dedi. Bu Hz. Ömer’in hoşuna gitti.
Zaten Hz. Ali efendimiz ve diğer bazı sahabelerde zaman geçtikçe vesikalarda karışıklıklar olacağını bundan dolayı bir çare bulunması gerektiğini söylüyorlardı. Böyle bir ihtiyaç üzerine Hz. Ömer efendimiz Sahabe-i kiramı topladı ve onlarla istişare etti. Bazıları Farslılar’ın tarihi gibi tarih atın dediler. Hz. Ömer bunu doğru bulmadı çünkü onlar, arka arkaya krallarının tahta çıkışlarını tarih atıyorlardı. Birisi rumların tarihini koyun dedi. Rumlar Makedonya’lı Filibs’in oğlu Iskenderin tahta çıkışını tarih olarak kullanıyorlardı. Hz. Ömer bunu da uygun bulmadı. (El-Bidaye Ve’n-Nihaye 3/348)- şamil ansiklopedisi
Netice de asr-ı saadetten bir günün başlangıç olmasına karar verdiler.
Bazıları Peygamber (s.a.v)’ın doğumunu, bazıları Peygamber olarak gönderilişini-biseti- bazıları Hicreti’ni bazıları da vefatını tarih atın dediler. Bunlar arasından, Peygamber efendimizin hicretinden sonra İslam’ın aziz olması, Peygamber efendimizin Rabb’ine emniyyet içinde ibadet etmesi ve ilk mescidin inşa edilmesi sebebi ile sahabe tarih olarak hicreti münasip gördüler. (El-Bidaye Ve’n-Nihaye 3/348)- şamil ansiklopedisi
Hicret rebiul evvel ayında olmuştu. Fakat arabi ayların birincisi Muharrem olduğu için hicret gününden iki ay önce olan Muharremin ilk günü Hicri takvimin başlangıcı kabul edildi. Hz. Ömer, Osman ve Ali r.a . sene başlangıcının muharrem olmasını teklif edenlerdendi. Böylelikle Hz. Ömerin halifeliği zamanında hicretin 17. Senesinde hicret ile başlayan kameri takvim kabul edildi.
Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla şairlerin yazdığı ve "Muharremiye" adı verilen manzum şiirlerin sayısı oldukça kabarıktır. Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda, devlet erkanı, padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın "Muharremiye" denilen hediyelerini alırlardı.// Şamil Ansiklopedisi //

Muharrem ayı gelince yeni bir yıla dahil olunduğu için ve bir yıl nihayete erip uğurlandığı için bazı ibadetler yapılır.
Zilhiccenin son gecesinde mümkünse bir tesbih namazı kılınır. Akşam ile yatsı arasında 10 rekat namaz kılınır ve namaza şöyle niyet edilir; “ya rabbi! Gecçen seneyi benden razı olarak ayır. Sadır olan isyanımı hasenata tebdil eyle. Beni hidayeti ilehiyene rızai ilahiyene mazhar eyle.”
-her rekatta 7 fatiha 7 Ayetül Kürsî 7 ihlası şerif okunur. Namaz bittikten sonra ise 11 kelime-i tevhit 11 istiğfar ve 11 salavat-ı şerif okunur”
Bu gün senenin son günü olduğu için mümkünse oruçlu bulunmalıdır.
Muharrem ayının ilk günü ise her birinde besmele çekere bir defada 1000 ihlası şerif okuyanları Cenab-ı Hakk lütfuyla keremiyle bu alemden kul borcu ile huzuruna getirmeyecektir.
Yine bu ayın ilk gecesi akşam ile yatsı arasında iki rekat namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir; “ya rabbi! Bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübarek kılman; afvı ilahine, feyzi ilahine mazhar kılman; dünyevi ve uhrevi saadetlere nail eylemen için, Allahü ekber”
-her rekatta 7 fatiha 7 Ayetül Kürsî 7 ihlası şerif okunur. namazdan sonra 11 defa “La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümit ve hüve hayyün la yemüt biyedihil hayr ve hüve ala külli şey’in kadir.”
11 istigfar ve 11 salavt okunup dua edilir.
Ayrıca aynı gece tesbih namazı kılınır mümkünse her rekatte;
1. Rekatte; 1 fatiha 1 ayetel Kürsî
2. Rekatte 1 fatiha 1 amenerrasulü ve ali imran suresinin ilk iki ayeti
3. Rekatte 1 fatiha 1 hüvallahüllezi
4. Rekatte 1 fatiha 1 ihlası şerif okunur. Namaza şöyle niyet edilir.
“ya rabbi! Bu yeni senede beni mağfireti ilahiyene, rızayı ilahiyene ve hidayeti ilahiyene mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızayı ilahiyene muvafık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadabı ilahiyene dücar olacak amellerden muhafaza buyur.”
Yine muharremi şerifin 1i ile 10u arasında bir defa olmak üzere iki rekatte bir selam verilerek 6 rekat namaz kılınır. Akşamdan sonra yada yatsıdan sonra kılınabilir. Her rekatte;
1. Rekatte; 1 fatiha-i şerife 1 ayetül Kürsî 11 ihlası şerif
2. Rekatte; 1 fatiha-i şerife 10 ihlası şerif
3. Rekatte; 1 fatiha 1 elhakümüttekasür 11 ihlası şerif
4. Rekatte; 1 fatiha-i şerife 10 ihlası şerifMoharram
5. Rekatte; 1 fatiha-i şerife 3 kul ya eyyühel kafirun 11 ihlası şerif
6. Rekatte; 1 fatiha-i şerife 10 ihlası şerif okunur.
Namaza şu şekilde niyet edilir; “niyet eyledim ya rabbi! Senin rızai şerifin için namaza, her hangi bir komşumun ve din kardeşimin ve ya herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise bu hakkın ödenmesi için, Allahü ekber”
Muharremi şerife dahil olurken bu kadar dikkat etmemizin sebebi ise;
Kimki; muharremin ilk günü veya onu takip eden günlerde “ey kerim olan Allah’ım! Sen ezeli ve ebedisin. Şu kavuşturmuş olduğun yeni sene içinde şeytan ve avanelerinden, nefs-i emarenin tasallutundan (musallat olmasından), şerrinden beni muhafaza eyle” derse; şeytan “biz senden ümidimizi kestik” der. Hz. Allah’da o sene o kişiyi her türlü kötülüklerden koruyup muhafaza ederek ona iki melek vekil eder” buyrulmuştur nüzhetül mecalis isimli eserde.
Nitekim bu günlerin heyecanı şevki ne kadar çok olursa, niyetlerimiz ve dualarımız ne kadar çok olursa bu senenin diğer kısımlarına da o kadar çok tesir eder. Arabanın ön tekeri nereye giderse arka tekeri de oraya gider. Peygamber efendimiz de
“ günün senin devendir. Başını nasıl çekersen, arkasıda öyle gelir.” Buyurmuştur. Günün başında ki dikkatimiz diğer tarafına da sirayet ettiğine göre, senenin başında ki şevkimiz, dikkatimiz, niyetimiz, dualarımız da diğer kısımlarına sirayet edecektir.
Hele bu günlerin çok mübarek günler ve geceler olması, içerisinde mahlukatın yaratılmasından beri büyük hadiselerin cereyan etmesi, mühim bir gün olan aşure gününün de bu ay içerisinde bulunması bizim için çok büyük bir fırsattır.
Bu ayın bu kadar mübarek olmasının bir takım sebep ve hikmetleri vardır. Mesela hicret bu ayda başlamıştır; aşure günü bu ay içerisindedir. Pek çok mübarek ve muazzam hadise bu ay içerisinde cereyan etmiştir. Bu nedenle başlangıcından itibaren bu aya çok dikkat etmek lazımdır.
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki;
مَنْ صَامَ يَوْمَ عَرَفَةَ كَانَ لَهُ كَفَّارَتَ سِتِّينَ وَمَنْ صَامَ يَوْمًا مِنَ الْمُحَرَّمِ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ ثَلَاثُونَ يَوْمًا
“kim arefe gününde oruç tutarsa 60 senelik günahına keffaret olur ve kim de Muharremi şerif ayında 1 gün oruç tutarsa her bir günü için 30 gün sevabı yazılır.”
Ayrıca bu ay içerisinde Perşembe Cuma cumartesi günleri oruç tutan kimseye 900 sene nafile oruç tutmuş sevabı verilir.
Cenab-ı Hakk cümlemize bu ayın hakkını verebilmeyi ve faziletlerinden istifade edebilmeyi nasip etsin.

0 yorum:

Yorum Gönder